Burada aşılması imkansız bir durum olduğunu sanmıyorum değil mi? | Open Subtitles | لا أظن أن لدينا موقفاً مستحيلاً هنا , أليس كذلك |
Demek istediğim öyle bir durum yarat ki tek bir olasılık bile olmasın. | Open Subtitles | ما أقوله هو أن تحاول أن تخلق موقفاً حيث لا يوجد أي احتمالية. |
Gerginlerdi, fakat dürüst olmak gerekirse, bu sıkıntıl bir durum. | Open Subtitles | مرهقة , لكن لكي أكون عادلاً لقد كان موقفاً شديداً |
Ama bu çok ciddi bir durumdu ve sen de durumu kurtardın. | Open Subtitles | ولكن كان هذا موقفاً تحت ضغط مرتفع. وأنت تصرفت على هذا النحو. |
Evet. Ona karşı kesin ve sert bir tavır takınmıştım. | Open Subtitles | - أنا كان لا بُدَّ أنْ أَتّخذَ موقفاً متشدّداً مَعه. |
Bilirsin belki bir gün okul bana bir park yeri verir. Bu harika olurdu. | Open Subtitles | ربما يوماً ما ستعطيني المدرسة موقفاً أستطيع اركان سيارتي فيه |
Görünüşe göre birisine karşı bir tutum aldığın zaman başka hiçbir şey duymak istemiyorsun, ve ben bu şekilde çalışmam. | Open Subtitles | يبدو أنكَ عندما تتخِذ موقفاً من شخصٍ ما لا تُريدُ سماعَ أي شيءٍ آخر أنا لا أعملُ بهذه الطريقة |
Şimdi, Japon Özgürlük Cephesi olarak, bizim de harekete geçmemiz lazım. | Open Subtitles | الآن هو وقت جبهة تحرير اليابان , يجب أن تتخذ موقفاً |
Gittiniz ve patronunuzun tabağından kendinize bir karides aldınız örneğin, Bu çok garip bir durum olacaktır. | TED | إذا قمت بخدمة نفسك وتعديت على طبق الروبيان الموجود قبالة رئيسك، مثلاً، ذلك قد يكون موقفاً محرجاً. |
Yani pastayı düşüren adam ironik olmayabilir, ancak hayatta ironik olan her türlü durum vardır. | TED | لذا في حين أن وقوع شخص مع قالب حلوى كبير لا يعد موقفاً ساخراً فان هناك الكثير من المواقف كذلك |
Dolayısıyla, durum şu: Kore zor bir durumda ve ailem Amerikadaki hayatın nasıl olduğunu gördüler. | TED | فكانت كوريا تعيش موقفاً صعباً. وكان والديّ قد تعرّفا إلى ماهية الحياة في الولايات المتحدة |
Bu iki Frida birlikte geçmiş ve şimdiki zaman, bireysellik ve bağlılık arasında kalmış bir durum izlenimi veriyor. | TED | معاً، تقترح الاثنتان موقفاً مقيداً بين الماضي والحاضر، بين الوحدة والاستقلال. |
Düşündüm de öylesine eğlenceli bir durum ki... öykümün en komik kısmı olabilir. | Open Subtitles | ظننت أنه كان موقفاً طريفاً أطرف جزء من قصتي |
L Yani, bilirsin, bu çok özel bir durum, bir defalık bir şey sadece oldu. | Open Subtitles | أعني تعلم ، لقد كان شيئاً لمرة واحدة ، موقفاً نادراً جداً |
durum kötüye gidiyor gibi şerif. | Open Subtitles | يبدو أن هناك موقفاً متردياً أيها المأمور |
Evet, ama önemli bir durumdu, tamam mı? | Open Subtitles | نعم لكنّ ذلك كان موقفاً فريداً , حسناً ؟ |
-Zor bir durumdu ve bir karar verdim. | Open Subtitles | لقد كان موقفاً صعباً واتخذت القرار |
Zor bir durumdu ve bir karar verdim. | Open Subtitles | لقد كان موقفاً صعباً واتخذت القرار |
Tarafımızda güçlü bir tavır almış olsaydı da babasının kararından etkilenirdi sanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه قادر على التأثير على رأي والده إذا أتخذ موقفاً قوياً لصالحنا |
O Senor Domates'le aynı, daha az Meksikalı ve daha fazla tavır yapıyor. | Open Subtitles | "قوة المخلل" إنه سيد الطماطم فقط أقل من المكسيكي و أكثر موقفاً |
Umurumda değil. tavır alıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أكترث, لقد اتخذت موقفاً |
park etmek tam 40 dakikamı aldı, ve orası tam bir tımarhane gibiydi. | Open Subtitles | استغرقني 40 دقيقة كي أجد موقفاً لسيارتي و المتجر كان كمشفى المجانين |
Aslında hiçbirimiz hatırlamıyoruz. Ayrıca Sağlık Bakanlığı'nın müesseseme karşı fazlaca hoşgörülü bir tutum takınacağını göreceğinizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنّكِ ستجدين أنّ وزارة الصحّة ستتأخذ موقفاً ليبرالياً جداً لمُنشأتي. |
Şimdi, Japon Özgürlük Cephesi olarak, bizim de harekete geçmemiz lazım. | Open Subtitles | الآن هو وقت جبهة تحرير اليابان , يجب أن تتخذ موقفاً |