Bizim için bir taktik avantaj sağlayacak, sizce de öyle değil mi? | Open Subtitles | سيكون من ميزة تكتيكية بالنسبة لنا ؟ ؟ هل تظنين ذلك ؟ |
Şimdi, çok da iyi görünmüyor, ama beklenmedik bir avantaj oldu. | Open Subtitles | أما الآن , لا يبدو جميلاً. ولكن ميزة غير متوقعة واحدة |
Bu bize 100 kattan fazla maliyet etkinliği avantajı sağladı. | TED | وهذا أعطانا ميزة تكلفة الفعالية بمقدار أسي أكبر من 2. |
bu çok bilindik bir özellik değerleri karşılaştırmalı olarak değerlendiririz ışığın yoğunluğu ya da sesin yüksekliği gibi | TED | إنها ميزة معروفة جداً التي تمكننا من النظر نحو الكميات بطرق نسبية. كميات مثل شدة الضوء أو ارتفاع الصوت. |
Kazadan bir ay önce, yazılıma belirsiz bir sürüş özelliği eklemişler. | Open Subtitles | وقبل شهر من وقوع الحادث وأضافوا ميزة القيادة غامض إلى البرنامج. |
Sahada iki atış hakkı, Afrikalı Amerikalı erkeklerin ve beyaz kadınların tek atış hakkına göre daha avantajlı olmalıydı. | TED | ستكون لديها ميزة وجود وسيلتين لكسب القضية، بينما الرجال الأمريكيون من أصل إفريقي والنساء البيضاء يمتلكون وسيلة واحدة. |
Daha uzun topuk kemikleri var. Onlara âdil olmayan bir avantaj verilmiş. | Open Subtitles | في الكرة او في غسيل القماش هذا يعطيهم ميزة السرعة الغير عادلة |
Bu, saldırgana muazzam bir avantaj sağlıyor, çünkü savunucu kime karşı mücadele vereceğini bilmiyor. | TED | وهذا يعطي ميزة هائلة للمهاجم، لأن المدافع لا يعرف ضد من عليه ان يقاتل. |
Öte yandan, bu silahların saldırı konusunda bir avantaj sağladığını biliyoruz. | TED | من ناحية أخرى ، ونحن نعلم أن هذه الأسلحة تعطي ميزة للمهاجمم. |
Ve bu yüzden rekabetçi avantaj elde edebilmek için öylesine büyük bir kitleye yatırım yapmak gibi bir mantık buldu. | TED | وأوجد ذلك منطقًا للاستثمار في مثل هذا النوع من الكتلة الساحقة من أجل تحقيق ميزة تنافسية. |
Sentetik bir ormanın, gerçeğine göre önemli bir avantajı var: boyut. | TED | لدى الغابة الاصطناعية ميزة هامة عن الغابة الحقيقيّة من ناحية الحجم. |
Daha çeşitli ayrıcalıklar meydana getirecek genler yavruya büyük bir sağ kalma avantajı verebilir. | TED | المورثات التي تقود إلى تنوع أكبر في الحصانات قد تعطي للنسل ميزة بقائية. |
Böylece, basınca duyarlı gösterim yapabilen bir özellik bulduk. | TED | ولذلك وجدنا ان هذا الاحتكاك هو ميزة بحد ذاته بمعنى يمكن ان نبني شاشة عرض حساسة للضغط. |
Yani bir bitkiden bildiğiniz bir özellik alıp diğer bitkiye yerleştirirsiniz ve aynı şeyi yapacağı düşünürsünüz. | TED | فبإمكاننا أخذ ميزة ما من نبتة ووضعها في نبتة أخرى، ويمكننا توقع أنها تستطيع فعل مثل هذا. |
Solly'nin başka bir özelliği de bu, korkunç derecede güçlüdür. | TED | هذه ميزة أخرى لسولي، أنه قوي بشكل فظيع. |
Haklısın, bugün ayın 15'i, ama diğerlerinden daha avantajlı değilsin. | Open Subtitles | انت على حق انه الخامس عشر ولكن لم تعد لديك ميزة التقدم على الآخرين |
Geleceği tahmin edebilmenin faydası istenmeyen kehanetlerden uzak durabilme şansı. | Open Subtitles | ميزة القدرة على قراءة الغيب، هي إمكانيّة تجنّب شؤم الطالع. |
Özellikle de burada önlerinde durduğumuz sürece bir avantajımız olmayacak. | Open Subtitles | خاصة إذا وقفنا هنا بالخارج أمامهم هذا يبدو وأنه لن يكون لدّينا أيّة ميزة |
Hareket olağanüstü bir ayrıcalık ve aile büyüklerimizin hiçbir zaman hayal dahi edemediği birçok şeyi yapmamızı sağlıyor. | TED | التنقل ميزة رائعة، وسمح لنا بعمل الكثير مما لم يكن أجدادنا قادرين حتى أن يحلموا به. |
Ve bugün, bunların dördünü size göstereceğim, çünkü hala bunun sonunda rekabetçi bir avantajım olmasını umuyorum. | TED | لذا اليوم سأعرض عليكم أربعة لأني آمل بالحصول على ميزة تنافسية في نهاية المطاف |
Sharks, iç sahada avantajını kaybediyor. | Open Subtitles | وها هم القروش يضيعون ميزة اللعب على أرضهم |
-Bana özel davranmanıza gerek yok hocam Bu dersi alırken ben kararı verdim | Open Subtitles | لست مضطرا لاعطائي ميزة خاصة ايها الاستاذ فأنا افعل ما يفترض بي فعله في الفصل |
Marsilya'nın iyi tarafı, Paris'teki gibi dikkatini başka yere çekecek şeylerin olmayışı. | Open Subtitles | ميزة مدينة مارسي أنها قليلة الملهيات، ليست كباريس |
Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. | TED | والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية. |
Geceleri, görüşün yararı azken, köpekbalıklarının üstünlüğü vardır. | Open Subtitles | خلال الليل , وعندما تكون الرؤية منعدمة يكون لدي أسماك القرش ميزة متقدمة |
Ama bir MRI teknisyeni olmanın en iyi yanı her şeyin görebiliyor olmam. | Open Subtitles | ميزة عملي كتقني في التصوير بالرنين المغناطيسي بأني أستطيع رؤية مكنونات كل شيء |