| Sonra eve gidip bir kaç saat uyuduk ve hızlı bir kahvaltı için parlak ve erken sabahı karşıladık. | Open Subtitles | ثمّ ذهبنا للمنزل، نمنا لبضع ساعات، تقابلنا مُبكّرًا في الصّباح التّالي لفطور سريع. |
| Sana daha erken çıkmamızı söylemiştim, ama sen sinagogda kalmamızı söyledin. | Open Subtitles | أخبرتكم كان علينا أن نأتي مُبكّرًا. لكن كلا، قلتَ أنّه علينا البقاء بالمعبد. |
| Şunlardan bastırmak için erken kalktım. | Open Subtitles | هذا يا رجل. تحتّم عليّ أن أستيقظ مُبكّرًا وأُنجز بعضًا من هذه الرسوم. |
| Elleyip durma şunu, yoksa daha erken gelecek. | Open Subtitles | إلّا إذا ظللتَ تحكّها هكذا، سيأتي مُبكّرًا |
| İki oğlum da futbol oynuyor ve Jack her birinin maçı olduğu günler... ..işten erken çıkıp oğlanların maçlarına gidiyor. | Open Subtitles | ابنايَّ كلاهما يلعبان كرة القدم وهو يترك عمله مُبكّرًا كل مرّة لكي يكون مُتواجدًا في كل مباراة لهما |
| Durumunda değişiklik yok, ama Dr. Castle erken çıkmak zorun kaldı. | Open Subtitles | حالته مستقرّة، لكن الدّ. (كاسل) عليه الرّحيل مُبكّرًا. |
| Ajan Bogle ve Pitt. Geçen sene erken emekli olmuşlar. | Open Subtitles | العميلان (بوجُل) و(بِت)، لقد تقاعدا مُبكّرًا العام الماضي. |
| Çok erken geldim ve sen hâlâ çalışıyorsun. | Open Subtitles | أنهيتُ عملي مُبكّرًا على عكسك |
| Roger erken gelmemizi istedi. | Open Subtitles | أخبرنا (روجر) بأن نأتي مُبكّرًا. |
| Lowery'nin erken tahliye olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قال أن (لاوري) سيخرج مُبكّرًا. |
| - Güne erken başlamışsınız, bay Reese. | Open Subtitles | -إنّكَ تبدأ مُبكّرًا يا سيّد (ريس ). |
| Yola erken çıkıyoruz. | Open Subtitles | سنرحل مُبكّرًا |