| Ancak ayrıca babanızın bindiği büyük gidonları olana bisikletler tarafından da hayal kırıklığına uğramışlardı. | TED | و لكنها أيضا مُحبطة مقارنة بالدراجات التي ركبها أبوك و التي هي من النوع التي لها مقود مثل هذا و كانت ثقيلة جدا |
| Annenizi bir düşünün. Onu hayal kırıklığına uğratacaksınız. | Open Subtitles | فكروا بأمكم إنها ستكون مُحبطة جداً |
| Annie, hayal kırıklığına uğradın. Anlıyorum. | Open Subtitles | آني, أنت مُحبطة و غاضبة أفهم ذلك |
| Koruyorsun. Şarkının benim için çok iç karartıcı olduğunu düşündün. | Open Subtitles | بلى, قد ظننت بأن الأغنية مُحبطة جداً بالنسبة لي. |
| Alışveriş merkezi yemek alanları çok iç karartıcı. | Open Subtitles | ردهة المطاعم في مركز التسوق مُحبطة |
| Beni doğurduğunda annem büyük hayal kırıklığı yaşamış. | Open Subtitles | كانت امي مُحبطة حين انجبتني |
| Biraz hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. | Open Subtitles | يجب ان اعترف اننى مُحبطة قليلا |
| Tekrar hayal kırıklığına uğramak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد ان أكون مُحبطة مجدداً |
| Yine de biraz hayal kırıklığına uğradım. | Open Subtitles | لكنني مُحبطة قليلا. |
| hayal kırıklığına uğramıştım. | Open Subtitles | حسناً ,لقد كنت مُحبطة |
| Biraz hayal kırıklığına uğradım çünkü öğlen yemeği konuşmamız ne olacaktı? | Open Subtitles | بالطبع، أجل. {\pos(192,210)} حسنا، أنا مُحبطة قليلا لأنّه ماذا سيكون موضوع محادثتنا على الغداء؟ |
| Aslında hayal kırıklığına uğradım ve evet, korku içindeyim çünkü Kenneth'i tanıyorum, bana öfkeli ve benden nefret ediyor. | Open Subtitles | لا، في الواقع أنا مُحبطة وأجل، أنا خائفة لأني أعرف (كينيث) وأنه لديه غضب، ويحنق علي |
| - Türkü mü söylüyorsun, bayağı iç karartıcı. | Open Subtitles | -أتُحب هذة الأغنية ؟ انها مُحبطة للغاية |
| Kit bayağı bir hayal kırıklığı yaşamış olmalı. | Open Subtitles | لابد أن (كيت) مُحبطة |