"ندرك أن" - Translation from Arabic to Turkish

    • olmadığını fark
        
    • olduğunu fark
        
    • olduğunu kabul
        
    Ama aynı zamanda, ürünlerimizin güvenli ve sağlıklı olmadığını fark ediyoruz. TED ولكن في الوقت ذاته ، ندرك أن منتجاتنا غير آمنة و غير صحية.
    Gerçek inancın kolay cevapları olmadığını fark etmeliyiz. TED يجب علينا أن ندرك أن اﻹيمان الحقيقي لا توجد له إجابات سهلة.
    Ama büyüdükçe, hiçbir şeyin bu kadar basit olmadığını fark ederiz. Open Subtitles لكن عندما نكبر ندرك أن الأمر ليس بهذه السهولة
    Ama eğer asfalta büyümemiz olarak bakarsak, o zaman tüm yaptığımızın gezegenin özündeki temel işletim sistemini tahrip etmek olduğunu fark ederiz. TED لكن إذا نظرنا إلى الأسفلت كنمونا ، فإننا ندرك أن كل ما نفعله هو تدمير نظام التشغيل الأساسي لكوكب الأرض.
    ancak bunu takip eden yıllarda, arabanın teknolojisinin belirsiz olduğunu fark etmeye başladık. TED لكن عبر العقود التالية، بدأنا ندرك أن تكنولوجيا السيارة ذاتها لسيت محايدة.
    Bunun küresel bir entellektüel hareket olduğunu kabul etmemiz lazım. TED لذلك علينا أن ندرك أن هذه حركة فكرية عالمية.
    BİLİM BİNASl ...kısa süre öncesine kadar bakteri dediklerimizin, aslında bakteri olmadığını fark etmemiştik. Open Subtitles .. حتى وقت قريب لم نكن ندرك أن العديد من تلك المخلوقات الصغيرة التي كنا نُسميها بكتريا ليست بكتريا على الإطلاق
    Burada bir takımımız var, bu sahnede dans ettikleri her an Hint dansçılarının diğerlerinden bir eksiği olmadığını fark ettiriyorlar bize! Open Subtitles لدينا فريق هنا وكل مرة يقومون بالأداء على هذا المسرح يجعلوننا ندرك أن راقصى الهند ليسوا أقل من أى أحد
    Bu algoritmalar çok kullanışlı olmalarına rağmen, aynı zamanda çok ama çok dardırlar ve bundan daha iyisini yapabiliriz. Çünkü karmaşıklıklarının rastgele olmadığını fark edebiliyoruz. TED وهذه الطرق، نوعا ما مفيده أيضا محدودة النطاق جداً، ويمكننا أن نفعل أفضل من ذلك، لأننا يمكن أن ندرك أن تعقيداتها ليست عشوائية.
    DB: Ve sanırım bunu çok sevmemin sebebi gerçek olanın karmaşıklığı ve belirsizliğine karşı bena hep canlı ve uyanık olmamı hatırlatıyor. Her zaman bilmediğimiz bir sürü başka şey oluyor, takılıp kalmak zorunda değiliz, insanlara daha nazik olabiliriz çünkü streslerinin altında hep korku olduğunu görebiliriz, buna karşı savunma yapmak zorunda değiliz. Hikâyeleri oldukları gibi görüp hayatın bizden ibaret olmadığını fark edebiliriz. TED بروان: وأعتقد أن سبب حبي لفعل هذا هو أنه يذكرنى على الأقل بالمحاولة لأن أكون يقظا و حيويا بالتعقيد و براعة ما هو حقيقي إنه يوجد دائما أشياء لا نعرفها وهذا معناه أن نكون عالقين بدرجة أقل، ويمكننا أن نكون أكثر رفقا بالآخرين لأننا نعمل أن هناك خوف وراء ضغوطهم لذا لا نريد أن نواجه هذا بطريقة دفاعية و سنستطيع أن نرى القصص على حقيقتها و ندرك أن الحياة ليست مقصورة علينا فقط
    Ürünün kendisinin aslında sadece sağladığı yarar kadar önemli olduğunu fark ettiğimizde "dıştan gelen kısıtlama" ya da bugünkü söyleyişle "mülkiyet" dediğimiz şeyin esasen ve ekonomik anlamda savurganlık ve çevresel olarak son derece mantıksız olduğunu görürüz. Open Subtitles بل إلى الهدف الذي تحققه السلعة. عندما ندرك أن السلع تكتسب أهميتها فقط كوسيلة لا غاية
    Bu bahçenin içinde hayatımızın bir amacı, düzeni olduğunu fark etmeden bahçenin güzelliğine hayret ederek yaşadık. Open Subtitles عشنا حياتنا برمتها بداخل هذه الحديقة نتعجب في جمالها لم ندرك أن هناك نظام لها
    Hatta, yeterince geri adım atarsak gayrı safi yurtiçi hasılasının herhangi bir maddi düzeyde yalnızca kamusal ve sosyal sağlığı göstermediğini aslında daha çok, endüstriyel verimsizliğin ve sosyal bozukluğun bir ölçüsü olduğunu fark etmiş olursunuz. Open Subtitles الآن، هذا ليس من قبيل المبالغة أو السخرية. في الواقع، إذا رجعنا الى الوراء بما فيه الكفاية فسوف ندرك أن الناتج الإجمالي المحلي
    Bugünün büyük gün olduğunu fark ettiğin yüzünü. Open Subtitles كي ندرك أن اليوم هو يوم المنشود.
    Bana Pepperwood'un bir Schmith'e ihtiyacı olduğunu fark ettirdin. Open Subtitles أنت ساعدني ندرك أن Pepperwood حاجة إلى Schmith.
    CA: Burada ortak bir gündem yaratmak gibi ortak bir zemin olup olmadığını merak ediyorum tartışmaları eklemleme gibi bir yandan da gerçekten derin bir sorun olduğunu kabul ederek yani sistemin, kurduğumuz ekonomik sitemin artık teklemeye başlıyor gibi görünmesi. TED كريس أندرسن: أنا أتساءل إذا ما كانت لدينة قاعدة هنا لخلق ما يقارب من أجندة مشتركة، حوار محوره التلاقي، على جانب ندرك أن هناك تلك مشكلة الحقيقية والعميقة وهو أن النظام، النظام الإقتصادي الذي قمنا ببنائه، يبدوه وكأنه يخفق الآن.
    İkincisi, Avusturyalı anarşist filozof Paul Feyerabend'den, olaylar görecelidir ve kendine güvenen bir Nijeryalı iş adamının doğruları diğer insanlar tarafından yetkisiz ve korkutucu olarak algılanabilir. insanların nesneleri ve olayları tanımlamaları arasında farklılıklar olduğunu kabul etmeliyiz. TED ثانياً، من الفيلسوف (النمساوي) الفوضوي، باول فيرباند الحقائق نسبية، وما هو صحيح لرجل أعمال نيجيري معتمد على ذاته يعتبر غير مصرح ومروع لبعض البشر، وعلينا أن ندرك أن هناك اختلافات في كيفية تعريف الناس للأشياء وما هي حقائقهم

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more