Maureen'lere gitmek zorunda olmadığımıza sevindim. | Open Subtitles | أنا مسرور لأننا لن نضطر للذهاب إلى " مادرلين " |
Roma'ya gelip bizimle birlikte yaşayacağı kanepede uyuyacağı ve kaldığımız bir sene boyunca dışarıda restorana gitmek zorunda kalmayalım diye yemeğimizi pişireceği konusunda espri yapıp duruyor. | Open Subtitles | وهي لا تنفك عن المزاح بشأن انها ستأتي لتعيش معنا في روما وستنام على الأريكة وتطبخ لنا كل الوجبات حتى لا نضطر للذهاب للمطاعم طوال السنة ونحن هناك |
- Sunuma Ted'in uçağı ile gitmek zorunda kalmasaydık daha hevesli olurdum. | Open Subtitles | -سأكون سعيدًا إن لم نضطر للذهاب بطائرة (تيد) لنقدّم العرض. |
İkisine birden gitmek zorunda değiliz. Turks'e gidebiliriz mesela. | Open Subtitles | لن نضطر للذهاب لكلا الجزيرتان يمكننا فقط الذهاب إلى جزيرة (الترك). |