30'lu ve 40'lı yıllarda belli bir oyunculuk tarzı vardı. | Open Subtitles | في الثلاثين او الاربعين يكون لديك نوع معين من التمثيل |
Yapmanız gereken bir önemli şey de, komşularına dokunmadan bu genleri istediğiniz hücrelere nasıl çevireceğinizi bulmak. | TED | وكانت احدى المعضلات التي واجهتنا هي كيفية توزيع تلك البروتينات على نوع معين من الخلايا دون الخلايا المجاورة |
Bazı somut metaforlar üzerine kurulmayan herhangi bir soyut dil örneği bulmak çok zordur. | TED | وإنه لمن العسير إيجاد نموذج لِلُغة مجردة لا تعتمد على نوع معين من المجاز. |
Bunlar baya havalı çünkü, sadece bir tip proteinle reaksiyona girebiliyorlar ama karbon nanotüpler kadar ilginç değiller. | TED | وهي رائعة جداً لأنها تتفاعل فقط مع نوع معين من البروتين، وإلا ليست مثيرة للاهتمام بقدرأنابيب الكربون النانونية. |
Sadece Healthium'un belirli bir tür kolesterol seviyesine etkisini ölçmüştür. | TED | لقد حسب تأثير الهيلثيوم فقط على مستوياتٍ ذات نوع معين من الكوليسترول. |
Hatta kendisinin belirli bir tarza yönelmiş ve işiyle alakalı bazı fotoğrafları dahi görebiliyorsunuz. | TED | و بإمكانكم رؤية بعض الصور من خلال البطاقة الخاصة بزميله في العمل حيث أن لديه ذوق خاص في نوع معين من الصور. |
Bunlara rağmen, pek çok şey biliyoruz: Bu virüsün bir çeşit yarasa gibi hayatta kaldığını biliyoruz. | TED | و بغض النظر عن هذا، فنحن نعلم العديد من الأشياء: نعلم أن هذا الفيروس يعيش في نوع معين من الخفاش |
Bu yüzden, her zaman belirli bir seyirci türündense kendimi memnun etmek için yazarım, çünkü seyirciyi, kendinizi bildiğiniz gibi bilemezsiniz. | TED | لذلك، دائمًا ما أكتب لأرضي نفسي، وليس لإرضاء نوع معين من الجمهور، لأنك لا تعرف الجمهور كما تعرف نفسك. |
Yani burada, bende hangi türden virüs olduğunu söyleyen tek bir şerit tarzı bir şey değil; eksetiyetle her şeyi temsil eden bir barkod. | TED | فهو ليس بخط مستقيم كامل هذا يدلني أن لدي فيروس من نوع معين هنا انها شفرة التعريف كاملة التي تعطينا الدلالة الصحيحة |
Diğeri de; küçük kızların nasıl olması gerektiğini bildiğini düşünen türden bir feministtir. | TED | ونوع اخر من النقاد هم نوع معين من المتحيزين للإناث وهم الذين يعتقدونأن يعرفون ما يجب أن تكون عليه الفتيات الصغيرات. |
Bilindiği gibi, ölülerde omurilik reflekslerinin tetiklenmesi mümkündür. Belirli tür bir ölüyü, kalbi atan bir kadavrayı ele alalım. | TED | وإنه لمن الممكن إستثارة ردود فعل من العصب الشوكي في الأموات نوع معين من الأموات، يملكون قلبا لا يزال يدق |
Ama Warburg Etkisi, kanserli aktivitenin tek potansiyel göstergesidir ve belirli bir kanser türü hakkında hiçbir şey ortaya çıkarmaz. | TED | لكن تأثير واربراغ ليس إلا مؤشراً محتملاً لنشاط سرطاني، ولا يكشف شيئاً عن نوع معين من السرطان. |
Özel bir tip yok. Ama ilk görüşte anlarım. | Open Subtitles | ليس هنالك نوع معين أستطيع أن أعرف فور رؤيتي له |
Annen gitti, çünkü sanırım uzun zamandır onu belli bir kişi olmaya zorluyordum. | Open Subtitles | أعتقد أن سبب رحيل أمك لأنه ولوقت طويل حاولت أن أجعلها نوع معين من الناس |
Galiba benim bir tanrı olduğumu sanıyorlar. | Open Subtitles | ولكني أعتقد أنهم يظنون بأني إله من نوع معين. |
Kodeste kullandıkları şifre gibi bir şey bu. | Open Subtitles | بعض الرجال الذين لديهم نوع معين من هذه العلامات إستُخدموا فى عملية معينة |
bir markette çalışırdım, ya da çeşitli ürünler satan... bir pazarlamacı olurdum. | Open Subtitles | حسناً,ربنا سأعمل فى متجر أو أحصل على رخصة مستقلة لبيع نوع معين من المنتجات. |
bir tür sertleşmiş seğiren parmak, oldukça karakteristiktir. | Open Subtitles | هناك نوع معين من الذراع المتيبس المرتعش الذي يميزه |
bir tür şeker olan glikojen tüketimini sağlayan bir enzimin eksikliği yaşıyorlar. | Open Subtitles | يفتقدون انزيم الذى يغذى نوع معين من السكر والجليكوجين |