İnsanların bu yerleri korumakta katılabileceği bir sürü yeni ve ilginç yöntemler var. | TED | هناك كل أنواع الطرق الجديدة المثيرة لاهتمام الناس للمشاركة في حماية هذه الأماكن. |
bu yerleri korumamız için gereken bilgileri ediniyorlar. | TED | إنهم يحصلون على المعلومات التي نحتاجها لحماية هذه الأماكن. |
Birlikteliklerinden doğan küçük kız çocuğu, elbette ki Koreli, Alman, Fransız, Taylandlı, İskoç, Kanadalı ya da Amerikalı bile olmuyor, onun yerine bütün bu yerlerin harika ve sürekli evrilen bir karışımı oluyor. | TED | والفتاة الصغيرة التي تنشأ من اتحادهما بالطبع لن تكون كورية أو المانية أو فرنسية أو تايلاندية أو سكوتلانديه أو كندية أو حتى أمريكيه، ولكن ستكون خليطاً رائعاً دائم الارتقاء من جميع هذه الأماكن. |
Bu yerlerden herhangi biri gerçek hedefimize yakın mı? | Open Subtitles | هل أيّ من هذه الأماكن قريبة من هدفنا الحقيقيّ؟ |
Ancak bu yerler, bu adressiz yerler, büyük bir ekonomik potansiyele sahip. | TED | ولكن هذه الأماكن، هذه الأماكن غير المعنونة، تحمل إمكانات اقتصادية هائلة. |
Böyle yerler bize hayat veriyor ve aslında doğanın küçük bir parçası olduğumuzu bize hatırlatıyor. | Open Subtitles | هذه الأماكن تمنحنا الحياة.. وَ تذكرنا بأننا مجرّد جزء بسيط من الطبيعة. |
bu yerlerde, bu kaynakları, yönetim açıkları temsil eder. | TED | هذه الأماكن وهذه المصادر تمثل ثغرات حكومية |
Kongo kimin umurunda, Fildişi Sahilleri, Liberya, Sierra Leon, tüm bu yerleri hayatım boyunca hatırlayağım. | TED | من يهتم لأمر الكونغو ، ساحل العاج ، ليبيريا ، سيراليون ، كل هذه الأماكن التي .. .. لن أنساها ما حييت. |
bu yerleri doğrudan gördüm ve eriyen bir buzdan okyanus üzerinde yürümek hiç şüphesiz ki hayatımda yaşadığım en korkutucu şey. | TED | لقد واجهتُ هذه الأماكن وجهاً لوجه، وأن تمشي على محيط جليدي آخذ بالذوبان هو بلا شك أكثر شيء مرعب حصل لي على الإطلاق. |
bu yerleri dokunulmamış gibi sunmak çok fazla emek istiyor. | TED | يتطلب جعل هذه الأماكن تبدو بِكْرَاً، جهداً كبيراً. |
bu yerleri ziyaret etmek ne harika olurdu. | TED | كم هو من الرائع زيارة هذه الأماكن. وما الذي سيتطلبه لفعل هذا؟ |
Bence yapacağımız en iyi hareket, bu yerleri hedef almaktır. | Open Subtitles | أعتقد أن أفضل شيئ لنا أن نحدد هذه الأماكن |
Ve gerçek alanda, bu yerlerin hiçbirinde halka açık büyük, görünür işaret levhalarının olmadığını belirtmek gerekir. | TED | وتجدر الإشارة إلى أنه في الفضاء الحقيقي، لا توجد في أي من هذه الأماكن علامات كبيرة ومرئية على المشاركة. |
Ve bu iki yonlu bir resim. Ben bircok eslestirmeler yapiyorum bu yerlerin olceklerinin hissini vermek icin. | TED | وهذا هو اللوح المزدوج ، ولذا فإنني أقوم بعمل أزواج لمحاولة الشعور بالحجم في هذه الأماكن. |
Dinle, bu yerlerin hepsi onlar gibi olabilir. | Open Subtitles | انظر، أيا من هذه الأماكن يمكن أن يكون لديها المزيد منهم أو كلهم |
Şüpheli durumunun tedavisi için her yeri aradı ve yeni kurbanını Bu yerlerden birinden seçecek. | Open Subtitles | هذا الجاني بحث عن علاج لحالته بكل مكان، ونعتقد أنه سيرجع لأحد هذه الأماكن لأجل ضحيته القادمة. |
Bu yerlerden bazılarını görsek mi? | Open Subtitles | ماذا لو رأينا بعض من هذه الأماكن فى الحقيقة؟ |
Ve bu yerler hakkında harika şeyler öğreniyorsunuz. | TED | وأنت تتعلّم اشياء عظيمة عن هذه الأماكن. |
Sonra, günün birinde, bu yerler artık önemini yitirir. | Open Subtitles | ثم لم تعد هذه الأماكن بيوم ما بذات أهمية |
Los Angeles'ta Böyle yerler de mevcut. - Vaktin varsa. | Open Subtitles | موجوده هذه الأماكن في لوس انجليس لو لديكِ الوقت |
Böyle yerler bu gibi sebeplerle kapatılıyor. | Open Subtitles | هذا هو السببُ في إغلاقِ مثلِ هذه الأماكن. |
bu yerlerde çalışan seks işçileri, tutuklanmak veya riskli seks arasında zorlu bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar. | TED | محترفو الجنس الذين يعملون في هذه الأماكن مجبرون على القيام باختيار صعب بين مخاطر الاعتقال أو التعرض لمخاطر الجنس. |
- Neden tüm o yerleri çökerttiğimi ama hiçbir şey almadığımı. | Open Subtitles | -لما قد أقتحم هذه الأماكن من من دون أن آخذ شيئاً؟ |
Babam öldükten sonra, bu yerlere dönmek gerekli gibi göründü. | Open Subtitles | بعد وفاة والدي العودة الى هذه الأماكن بدا مهماً |
Böyle deniz suyu içeren mekanlar ararlar. | Open Subtitles | من الواضح أنها تبحث عن مثل هذه الأماكن المالحة |
Jonas'ın yaptığı oraya gidip böyle yerlerde olan kötü koşullara yüzeysel bir şekilde bakmak değildi. | TED | ما فعله جوناس لم يكن فقط الذهاب وألقى نظرة سطحية على الأوضاع المروعة الموجودة في مثل هذه الأماكن. |