Sayın Hakim, biz cinayetin orada işlenmiş olduğunu kabul ediyoruz. | Open Subtitles | سيدتى القاضية نحنُ نومن بأن هناكَ جريمة قد حدثت بالفعل |
Fakat ceset pişirilmiş ve orada başka bir ceset de olmalı. | Open Subtitles | ولكن جسده تمّ طبخه فلابدّ أن تكون هناكَ جثّة أخرى أيضاً |
Sokağın aşağısında boş bir ev vardı ama sonra nefes alması durdu. | Open Subtitles | وكانَ هناكَ منزلٌ فارغٌ في آخر الشارع لكنّها عندئذٍ لم تكن تتنفّس |
Kadın oraya atlamak nasıl bir şey görmek için çıkmış. | Open Subtitles | لو ذهبتَ إلى هناكَ لرأيتَ أنّها تحاول القفز |
Sevgilinin tatile gitmesinden daha kötü şeyler vardır. | Open Subtitles | هناكَ أشياء أسوَء مِن أن تذهَب حبيبتَك في إجازَة |
Cinayetin burada işlendiğini kabul ediyoruz. | Open Subtitles | سيدتى القاضية نحنُ نومن بأن هناكَ جريمة قد حدثت بالفعل |
Eğer Tess fırtınaya doğru gitmiş olsaydı tam orada olurdu, Tink! | Open Subtitles | و لكنها ستكونُ هناكَ تماماً لو أنها أبحرَت في قلب العاصفة |
Beni o civarda görürsünüz, babam hep orada takılır da. | Open Subtitles | ربما رأيتنى أتمشى هناكَ لأن أبى دائماً يقضى وقته هُناك |
Tepede bir orman var. orada su da bulacaksınız. | Open Subtitles | هناكَ غابةٌ خلف التلة .ستجدون الماء هناكَ أيضًا |
20 dakika içinde orada olmalıyız. | Open Subtitles | لأنه يجبُ علينا أن نكون هناكَ خلال 20 دقيقة |
Epey tuhaf ama, insanlar seni, onun öldürüldüğü sırada orada görmüşler. | Open Subtitles | ومن الغريب، أنّ هناكَ أناس قد رأوكَ هناك بنفس وقت قتله تقريباً |
Gözlem odasından izleyebilirsin. orada olmak istemezsin. | Open Subtitles | يمكنكَ المشاهدة من غرفة المراقبة لا تريد أن تكون هناكَ لأجل هذا |
Fakat yeniden kazanamadığım bir şey vardı, mahremiyetim. | TED | ولكن هناكَ شيءٌ واحدٌ لم أسترجعه أبداّ: خصوصيّتي. |
Sırtımda bu yumruk büyüklüğünde bir iz vardı. | Open Subtitles | كانَ هناكَ أثرُ الضرب على ظهري بحجم هذه القبضة |
Ama onu yetimhaneden getirdiğimiz ilk günden beri onda yolunda olmayan bir şeyler vardı. | Open Subtitles | لكن كانَ هناكَ دائماً شيءٌ غيرُ صحيح في ذلكَ الولد منذُ اليوم الأوّل الذي أحضرناهُ فيهِ للبيت منَ الميتَم |
oraya bakabileceğini tahmin ettiği tek kişi benim ve kontrol etmek isteyeceğim tek hastayı da biliyor. | Open Subtitles | أنا الوحيدُ الذي يتوقّعهُ أن يبحث هناك ويعلمُ أنّ هناكَ مريضاً واحداً سأرغبُ في الاستقصاءِ عنه |
Tatlım, neden oraya gidip seni sevip sevmediğini sormuyorsun? | Open Subtitles | عزيزتي، لمَ لا تعودين إلى هناكَ و حسب؟ و تسألينه إن كان يحبّكِ أم لا؟ |
Kadın oraya atlamak nasıl bir şey görmek için çıkmış. | Open Subtitles | لو ذهبتَ إلى هناكَ لرأيتَ أنّها تحاول القفز |
Kötü rahipler vardır, ama birçok iyi olanı da vardır. | Open Subtitles | هناكَ قساوسة سيئين لكن هناكَ العديد من الجيدين أيضاً |
Arkadaşlar, öyle zamanlar vardır ki yaptıklarımız yüzünden suçlu olduğumuzda bundan dolayı cezalandırılmamız gerekir. | Open Subtitles | أصدقائي، هناكَ أوقات عندما نكونُ مذنبون في أعمالنا و يجبُ مُعاقبتنا على ذلكَ الأساس |
Ne çılgınlık! Sıkı eğitimin de sınırları vardır yani! | Open Subtitles | يا للغباء هناكَ حدودٌ للتدريباتِ المفرطه |
burada asansöre beraber bindiğin bir meslektaşına söylemeyeceğin bir şey bulamam. | Open Subtitles | ليسَ هناكَ شيءٌ واحدٌ مما عرفتُهُ هنا تخفينه عن زملائك الذين تلتقين بهم في المصعد |
Çünkü ipuçları arıyordum ama bir tane bile bulamadım ki bu çok tuhaf. | Open Subtitles | لأنني كُنتُ أبحثُ عن الأدلةِ هُناك ولم يكٌن هناكَ شي وكان هذا غريباً |
Vücudunda toksin varsa, karbolik asit olabilir. Şimdi hastadan bahsediyorum. | Open Subtitles | إن كان هناكَ سمُّ في جسمها فقد يكون حمض الكاربوليك |