Jason bu ailede hep bir şeyin eksik olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | كان "جايسون" يقول دائما ان هناك شيء مفقود من هذه العائلة |
Sanırım hep bir şeyin eksik olduğunu hissediyordum. | Open Subtitles | أعتقد أنني شعرت دائما ان هناك شيء مفقود |
Karnavalın yapılması beni mutlu eder diyordum ama hâlâ içimde Bir şeyler eksik gibi. | Open Subtitles | سيجعلني سعيدا. و لكن يوجد هناك شيء مفقود. |
Tamam ama sanki Bir şeyler eksik gibi. Bazı şeyleri değiştirmek istiyorum. | Open Subtitles | هذا جيد، لكني أحس بأن هناك شيء مفقود |
Gidip başka Kayıp bir şey var mı bakayım. | Open Subtitles | سأذهب لأرى اذا كان هناك شيء مفقود. |
Evinizden Kaybolan bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك شيء مفقود من منزلك؟ |
-Tuhaf değil mi? Yine dördümüz birlikteyiz, ama tabii ki bir şey eksik. | Open Subtitles | ها نحن مجددًا، أربعتنا معًا ولكن، بالتأكيد هناك شيء مفقود |
İkimiz de ilişkimizin mükemmel olduğundan emindik, ama bir şeyler eksikti. | Open Subtitles | كنا واثقين أن علاقتنا كانت مثالية و لكن كان هناك شيء مفقود |
Biliyor musun, bu köyde eksik olan bir şey var. | Open Subtitles | أتعرف، هناك شيء مفقود من هذه البلدة |
Sanırım hep bir şeyin eksik olduğunu hissediyordum. | Open Subtitles | أعتقد أنني شعرت دائما ان هناك شيء مفقود |
Çok güzel görünüyorsun, ama Bir şeyler eksik. | Open Subtitles | تبدين جميلة .. لكن هناك شيء مفقود |
Seks buluşmasına ihtiyacın vardı yani Bir şeyler eksik. | Open Subtitles | -حسناً , انت دعوتني لممارسة الجنس هناك شيء مفقود |
Bir şeyler eksik. | Open Subtitles | هناك شيء مفقود. |
Kaybolan bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك شيء مفقود ؟ |
Hayatında bir şey eksik gibi. Bilemiyorum gerçek aşk belki de. | Open Subtitles | هناك شيء مفقود في حياته لا أعرف، الحب الحقيقي ربما |
Burayı çok seviyorum ama hep bir şeyler eksikti. | Open Subtitles | أحل المكان هنا، لكن لطالما كان هناك شيء مفقود. |
Hiç görülmemiş yada görmek istediğimiz. Fakat burada eksik olan bir şey var. | Open Subtitles | لكن هناك شيء مفقود |