Bu ülkenin çıkarı uğruna hayatımız pahasına savaşmalıyız. Bekleyen insanlar var. | Open Subtitles | نحن نكافح من أجل روح هذه البلاد الآن، هنالك أشخاص ينتظروننا |
Yine de öldürüldüğünü görmek istediğim insanlar var, ama idam cezasına karşıyım. | TED | ولكن هنالك أشخاص أتمنى رؤيتهم يقتلون، ولكنني ضد عقوبة القتل، |
Dışarıda New Yorker dergisinden insanlar var! | Open Subtitles | في الخارج هنالك أشخاص من مجلة النيويوركر |
Askeri darbe hazırlayan güçlü kişiler var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص أقوياء ،يقومون بتنظيم إنقلاب. |
Şu anda, evine, iş yerine, kahve içtiğin yerlere kamera koyan kişiler var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص يضعون كاميرات في بيتك, عملك, أين تشتري قهوتك, الآن. |
İrtibata geçmenizi isteyeceğimiz bazı kişiler var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص نريدك أن تتصل معهم. |
Eee, P3 den tanıdığım insanlar var, arkadaşlar, ve Darryl, ve babam, annem. | Open Subtitles | هنالك أشخاص عديدون من النادي، و الأصدقاء، و "داريل" و أبي، و أمي |
10 kase rameni kovalayan insanlar var. | Open Subtitles | إذا هنالك أشخاص يلاحقون عشرة أطباق من الرامن |
Orada kapana kısılmış insanlar var. Kurtarılması gereken insanlar. | Open Subtitles | هنالك أشخاص محتجزين داخلها أشخاص يحتاجون للحفظ |
Şu an açlıktan ölen insanlar var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص فقط سيتضورون جوعاً حتى الموت |
Gidebileceğim başka insanlar var. | Open Subtitles | سألغي الخبر هنالك أشخاص آخرون أستطيع الذهاب إليهم |
Bak, hayatlarını alacağı emekli maaşına göre yaşayan insanlar var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص حياتهم مرتبطة بالمعاش التقاعدي الذين سيتلقونه |
Esasen bu dünya ile öbür dünya arasında cennete girmesine izin verilmeyen insanlar var. | Open Subtitles | في الأساس , بين هذا العالم و الذي يليه هنالك أشخاص لا يسمح لهم بدخول الجنة |
Bu yaptığımız işte, bizi sürekli incitmeye çalışan insanlar var. | Open Subtitles | هنالك أشخاص هناك يريدون ايذاءنا دائماً وايذاء عملنا الذي نقوم به |
Tatlım, sen takımın bir parçasısın ve sana bel bağlayan insanlar var. | Open Subtitles | عزيزتي أنت جزء من فريق و هنالك أشخاص يعتمودن عليك |