| Son birkaç haftadır buralarda takılan evsiz bir adam var. | Open Subtitles | هنالك رجل مُشرّد كان يتسكّع هنا خلال الأسابيع القليلة الماضية. |
| İş başvurusu için gelen bir adam var ve ondan kurtulamıyorum. | Open Subtitles | هنالك رجل هنا اتى للتقديم للعمل ولا استطيع ان اتخلص منه |
| Oldukça tehlikeli bir adam var ve senin, planladığı şeye hazırlıklı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | هنالك رجل طليع , و هو خطيرٌ للغاية ولا أعتقد بأنك مُستعد لخُططه |
| İkinci hatta biri var ve bunun ölüm kalım meselesi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هنالك رجل ينتظر على الخط الثاني ويقول إنها مسألة حياة أو موت |
| Sanırım arkamda benden daha az gay biri var. | Open Subtitles | سوف افترض ان هنالك رجل مثلي الجنس يقف بجانبي |
| Aşağıda pek çok arkadaşı olan birisi var. | Open Subtitles | هنالك رجل في الطابق السفلي يكون صداقات مع الكثير من الشباب |
| Aynı saatlerde mahallemizde bir adamın öldürüldüğünü yazıyor. | Open Subtitles | وهو مذكور بأنه في نفس الوقت هنالك رجل قد قُتِل في حَيِّنا |
| O tarafa gitmeliyim. bir adam var. Para veririm, sen de beni oraya. | Open Subtitles | علي قصد هذا الإتجاه، هنالك رجل سأدفع لك، خذني بذلك الإتجاه |
| Mutfağında donuyla duran bir adam var. Şşşş. | Open Subtitles | هنالك رجل يتجول في مطبخك بملابسه الداخلية |
| Lütfendurun! Buradadinlenmeyeçalışan çok hasta bir adam var. | Open Subtitles | رجاءاً توقفو هنالك رجل مريض يحاول ان يرتاح |
| Kulağa doğru gelmedi. Parkta, labradoruyla frizbi oynayan yakışıklı bir adam var. | Open Subtitles | هنالك رجل جذاب يلعب الكرة الطائرة مع كلبه في الحديقة |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| İkinci hatta bekleyen bir adam var ve bunun bir ölüm kalım meselesi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هنالك رجل ينتظر على الخط الثاني ويقول إنها مسألة حياة أو موت |
| Ağaçta elinde silahla bekleyen biri var. Bizi kandırıyorsunuz. | Open Subtitles | هنالك رجل بأعلى الشجرة معه سلاح، هذه مكيدة. |
| Glendale Polis Merkezi'nde biri var, ismi neydi... | Open Subtitles | هنالك رجل يمكنك ان تتحدث الى في مكتب غليندل |
| Orada nefes almakta güçlük çeken birisi var. | Open Subtitles | هنالك رجل هناك يختنق |
| Sağlık Bakanlığı'nda birisi var... | Open Subtitles | هنالك رجل من وزارة الصحة... |
| Aslında, etrafta güçlü ve becerikli bir adamın olması çok hoş bir şey. | Open Subtitles | حسن، من الجميل بالتأكيد أن يكون هنالك رجل قويّ وكفؤ بالمنزل |
| Sultan'ı sadece bir kişi yenebilir. | Open Subtitles | هنالك رجل واحد يمكنه أن يتغلب على سلطان. |