Benimle dalga geçme. Yaptığım her şeyin ciddi bir nedeni var. | Open Subtitles | لا تعبث معي، فإن هنالك سبب دفين لكل ما افعله |
Bu kadar soğuk olmasının bir nedeni var mı? | Open Subtitles | هل هنالك سبب ليكون هذا المكان بارد جدا ؟ |
Bildiğim şey şu, böyle para kazanmamızın bir sebebi var. | Open Subtitles | ما أعلمه هو بأن هنالك سبب لكل الأرباح التي نجنيها |
Bu resmin kompozisyonunda adamın en yukarı noktada olmasının bir sebebi var. | TED | هنالك سبب لماذا هو الأعلى في التكوين هنا. |
Peki, büyülü bir neden olmuştur olmayabilir, ama bir nedeni kesinlikle vardı. | Open Subtitles | حسناً ، ربما لم يكن هناك سبب سحري لكن بالتأكيد هنالك سبب |
Fakir insanların dünya klasında teknolojiyi öğrenememeleri için hiç bir sebep yok. | TED | ليس هنالك سبب بلا شك يمنع الفقراء من تعلم التكنولوجيا العالمية. |
Her şeyden önce, insanlarla dalga geçmek çok eğlenceli. Ama bunu yapmamın bir nedeni vardı. | Open Subtitles | أولاً, من الممتع العبث مع الناس لكن هنالك سبب |
Bu maket bir sebepten ötürü yapılmış olmalı. | Open Subtitles | لا بد من أن هنالك سبب لهذا التصميم |
Atlara yayından kaldırılan Fox dizilerinin adlarının verilmesinin bir nedeni var mı? | Open Subtitles | هل هنالك سبب أن كل الخيول سميت بأسماء عروض تم إلغاؤها من قبل قناة فوكس؟ |
Bütün hırsızların gece çalışmasının bir nedeni var. | Open Subtitles | هنالك سبب لجعل اغلب اللصوص يعملون في الليل |
Pazar günleri okul tiyatrosunda hep ağaç olmanın bir nedeni var. | Open Subtitles | كان هنالك سبب لاعطائك دائماً دور الشجرة في مسرح المدرسة ليوم الأحد |
Evet, bu kadar azımızın öz farkındalığa sahip olmasının bir sebebi var. | TED | نعم، هنالك سبب لكون القليل جدًا منّا يملك الوعي الذاتي. |
İnsanların çok şey beklemememiz gerektiğini söylemesinin bir sebebi var. | Open Subtitles | . . هنالك سبب ان الناس يقولوا اننا لا يجب ان نتوقع الكثير |
Sizi hiç tanımıyorum, Bay Dell ama bence bütün bu genç kadınların sizle evlenmesinin bir sebebi var. | Open Subtitles | أنا بالفعل لا أعرفك سيد ديل لكني أشك أن هنالك سبب لماذا كل هؤلاء النساء يُردن الزواج بك |
Tutuklandıklarına göre, vardır elbet bir sebebi! | Open Subtitles | لو كانوا معتقلين , فبالتأكيد هنالك سبب ما |
başka bir neden daha var: Dikkatimiz dağılıyor. | TED | ولكن هنالك سبب آخر: وهو أن انتباهنا يتشتت. |
Ressamın, bu altın kolyeyi bizlere göstermesinde bir sebep var. | TED | هنالك سبب لماذا يرينا الرسام هذا العقد الذهبي هنا |
Belki kardeşinin öldürülmesinin başka bir nedeni vardı. | Open Subtitles | أو أنه كان هنالك سبب أخر جعل أخاك يُقتل |
Beyler, eğer bir sebepten ötürü sır saklıyorsanız, açıklamanın tam sırası. | Open Subtitles | إن كان هنالك سبب لإخفاء الأسرار... |
Arabalara dikiz aynasını boş yere koymamışlar, hanımefendi! Siktir, şuna bak. | Open Subtitles | هنالك سبب لوجود مرايا خلفيّة، أعني، سحقاً، انظري إلى ذلك |
Tabikide onlara katılmamam için bir neden yok. | Open Subtitles | لانه ليس هنالك سبب يمنعني من الانضمام لهم هذه المرة |
Geçen yıl annemin beni sokağa atmasının bir sebebi vardı. | Open Subtitles | هنالك سبب جعل أمي تتركني في منتصف الطريق في السنة الماضيه حياله |
O toplantıyı kaçırmışsa mutlaka iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | ولو غاب عن ذلك الإجتماع أنا متأكدة من أن هنالك سبب |