| Bak, odan sıcak olduğu üzgünüm ama benim yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | انظر, آسف بشأن حرارة غرفتك, لكن ليس هنالك شيء يمكنني فعله. |
| Bana inanmak istemiyorsanız, bunun için yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | الاَن, إذا لم ترد أن تصدقني ليس هنالك شيء يمكنني فعله حول ذلك |
| Keşke senin için yapabileceğim bir şey olsaydı. | Open Subtitles | أتمنى لو أن هنالك شيء يمكنني فعله من أجلك |
| Yapabileceğim başka bir şey varsa... | Open Subtitles | .. حسنـا .. إذا كان هنالك شيء يمكنني فعله |
| Yapabileceğim başka bir şey olmalı. | Open Subtitles | لابد أن هنالك شيء يمكنني فعله |
| Çok canım sıkılıyor ama yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | أنا مستاءه، لكن ليس هنالك شيء يمكنني فعله |
| yapabileceğim bir şey olmalı. | Open Subtitles | لابد من ان هنالك شيء يمكنني فعله |
| yapabileceğim bir şey varsa, cenaze töreni için mesela? | Open Subtitles | -هل هنالك شيء يمكنني فعله كالمساعدة في الجنازه؟ |
| Senin için yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء يمكنني فعله من أجلك |
| yapabileceğim bir şey olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون هنالك شيء يمكنني فعله |
| Belki benim yapabileceğim bir şey vardır. | Open Subtitles | ربما هنالك شيء يمكنني فعله |
| yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء يمكنني فعله |