Züppelikle ilgili gerçek bir sorun var. Çünkü bazen Birleşik Krallık dışındaki insanlar | TED | هنالك مشكلة حقيقية مع الغطرسة فاحيانا يتخيل الاشخاص من خارج المملكة المتحدة |
Bununla ilgili büyük bir sorun var. Ve bu sorun kıskançlık. | TED | و هنالك مشكلة حقيقية كبيرة مع ذلك و هذه المشكلة هي الحسد. |
Yine de çocukların yetişkinlerden daha iyi olduğu bu umut verici durumda bir sorun var. | TED | ولكن يجب أن أقول أن هنالك مشكلة بهذه الصورة المشرقة التي تنص على أن الأطفال أفضل بكثير من البالغين |
Evet, radikal içeriğin internette yayılması gibi gerçek bir problem var. | TED | نعم , هنالك مشكلة حقيقية في المحتوى المتشدد الذي ينتشر في جميع أنحاء شبكة الانترنت |
Her şeyi iptal etmemi istediğini biliyorum ve iptal ettim de ama bir sorunumuz var. | Open Subtitles | ،إسمع، أعلم بأنك ترديني أن أفرغ لك جدولك وقد فعلت، ولكن هنالك مشكلة |
Howard, bir sorun varsa eğer... hayır, baba. sorun yok. | Open Subtitles | هوارد إذا كان هنالك مشكلة أبي , لا لا بأس |
Ama yolumuzun üstünde duran 100 metrelik ufak bir duvar sorunu var. | Open Subtitles | لكن هنالك مشكلة بسيطة بوجود حائط بإرتفاع 300 قدم يحول دون ذلك. |
Seninle kaldığı müddetçe, bir sıkıntı olmaz. | Open Subtitles | طالما هو متواجد معك فليس هنالك مشكلة |
Ama tek bir sorun var. Gülmeyi kes! Eve dönmek istemiyorum. | Open Subtitles | هنالك مشكلة واحدة فقط، توقف عن الضحك، لا أريد الذهاب للمنزل، أتسمعني؟ |
Şeref duydum! Ama ortada politik bir sorun var. | Open Subtitles | بالطبع أشعر بالشرف ولكن هنالك مشكلة سياسية صغيرة |
Ama bir sorun var. Kutuda garanti yok. | Open Subtitles | . لكن هنالك مشكلة . مامن هنالك من ضمان على العلبة |
Anlaştık. Ama küçük bir sorun var. Ben hava bükücüyüm, su bükmeyi bilmem. | Open Subtitles | إتفقنا, هنالك مشكلة صغيرة, أنا مُخضع للهواء ولست مُخضعاً للماء. |
Öngörü kesin ve lokal olacak, ama bir sorun var. Anomali yarın da vuku bulabilir, yıllar sonra da. | Open Subtitles | إن التوقع محدد وموضعي ولكن هنالك مشكلة هو انه يمكن ان يحدث بالغد أو بعد بضع سنوات. |
Tamam, birkaç kez takılmış olabiliriz, ama ortada çok daha büyük bir sorun var. | Open Subtitles | حسناً لقد مارسنا الجنس عدة مرات و لكن هنالك مشكلة أكبر نواجهها الأن |
Ama Arabistan için devasa enerji ihtiyacından daha da büyük bir sorun var. | Open Subtitles | لكن هنالك مشكلة أكثر إلحاحاً لشبه الجزيرة من الحاجة لمزيد من الطاقة |
Bütün ülkede bir sorun var. Yasak bu yüzden. | Open Subtitles | هنالك مشكلة في البلاد بأكملها ولذلك هنالك حظر تجوال |
Gördüğümüz tüm bu davranışların ardında, büyük bir problem var. | TED | ولكن هنالك مشكلة كبيرة خلف هذه التصرفات التي نراها |
Elektriği kesecek yer buldum ama bir problem var. | Open Subtitles | وجدت مكاناً لقطع التيار, لكن هنالك مشكلة |
Değişim Programının sigortasıyla ilgili bir problem var, ve üzülerek söylüyorum ki; | Open Subtitles | -يبدو أنّ هنالك مشكلة بتأمين برنامج التبادل وللأسف، سيتحتّم عليك العودة لديارك |
Ama bir sorunumuz var, büyük bir sorun çünkü hiç bir suç banka soygunuyla aşık atamaz. | Open Subtitles | لكن مازال هنالك مشكلة و هي مشكلة كبيرة لأنه لا شيء من ذلك يقارن بعملية السطو على البنك |
Bunun dışında bir sorun yok. Hiçbir sorun yok. | Open Subtitles | بخلاف ذلك، ليس هنالك مشكلة لا توجد مشكلة على الإطلاق |
Hayır, hasta kayıt sorunu var. Amirim deliriyor. | Open Subtitles | هنالك مشكلة في ملفات احد المرضى مديري مرتعب بسببها |
Sen içerideyken bir sıkıntı yaşanmadı ya? | Open Subtitles | لم تكن هنالك مشكلة خلال وجودك بالسجن؟ |
Umarım, siz de bana kapasitenin artık bir sorun olmadığı konusunda katılırsınız | TED | ولعلكم تتفقون معي، كما آمل ، ليس هنالك مشكلة سعة بعد الان |