Adamımız o değil. Bu senin profilinin yanlış olduğunu göstermez. | Open Subtitles | هو ليس الرجل المطلوب هذا لا يعني ان ملفك خاطئ |
- hepsini dışarı aldım. - Hayır, Hayır, bu o değil. | Open Subtitles | هل هو من الاكل الذي عملته لا، لا، هو ليس ذلك |
Bu sıradan bir fare değil. O bir dahi Koloyca öğrenir Bakın. | Open Subtitles | هو ليس فأرا عاديا انه عبقري وعنده انطباعات |
Bence hiç yoktan iyi falan değil, seni kahrolası aptal. | Open Subtitles | ماذا عن هو ليس أفضل من لا شيء أنت غبي جدا؟ |
Hiç te aptal biri değil.Bir dahaki sefer sana sormadan önce iki kere düşünecektir. | Open Subtitles | هو ليس أحمق بوركوش لن يطلب منك كتابة سيناريو مرة أخرى |
Şimdi tam olarak emin değilmiş, Sorumluluk almayı istemiyor. | Open Subtitles | كيف تحب ذلك؟ الآن هو ليس متأكد. يقول هو لن يتحمل مسؤولية. |
Gerçekte ihtiyacı olanın orduya yazılmak olmadığını nereden biliyorsun, anne? | Open Subtitles | كيف تعرفين يا أمي ان التجنيد هو ليس ما يريده؟ |
Ailen seni daha önce hiç çıplak görmemiş değil ki. | Open Subtitles | هو ليس مثل عائلتك ما سبق أن رآك عاري قبل ذلك. |
Yeşil olan o değil. Benim. Bu iş nereye gidiyor? | Open Subtitles | هو ليس الشخص الأخضر، أنا كذلك إلى أين ستصل ؟ |
Aradığımız katil o değil, katil olan canlanan ölüler. | Open Subtitles | لتعقيب أربع جثث من قاتل حيّ واحد؟ هو ليس قاتلنا، وتلك الجثث الأربع ليست ميتة. |
Bu okuldaki tek yıldız o değil ve bence diğer yıldızın da ünlü olmanın faydalarından yararlanma vakti geldi. | Open Subtitles | حسناً ، هو ليس النجم الوحيد في هذه المدرسة وأعتقد لقد حان الوقت للحصول على بعض الفوائد |
Fakat Ryan Powell promisin almadı, bir yeteneği sözkonusu değil, ve aradığımız adam o değil. | Open Subtitles | و لا يملك أي قدرة و هو ليس الشخص الذي نبحث عنه |
Bir kız yüzünden saçma sapan kararlar verecek birisi değil o. | Open Subtitles | هو ليس شخص الذى ياخذ قرار مثل هذا بسبب بنت. |
Anladım. Katil o değil. O sadece bir ceset bulunduğu zaman ortaya çıkan birisi. | Open Subtitles | فهمت، هو ليس القاتل ولكن يصادف أن يكون بالقرب حينما تظهر الجثه |
Beyefendi, teknik açıdan babamız değil o. Yani siz de amcamız değilsiniz. Çok uzun bir süre babamız sandık. | Open Subtitles | تقنياً يا سيدي هو ليس والدنا وهذا يعني أنك لست عمنا |
Nişanlım falan değil. Level'da bodyguardlık yapıyor. | Open Subtitles | هو ليس بخطيبي أو شيءٌ من هذا القبيل . هو مجرّد متبّجح الشخصيّة |
O, Cumhurbaşkanı'nı öldürmeye çalışan çılgın bir suikastçı falan değil. | Open Subtitles | هو ليس مجرد قاتل مختل ولم يحاول إغتيال الرئيس |
Harry, kime güvendiğine dikkat et. O bizden biri değil. | Open Subtitles | "هاري"، احذر ممن تضع ثقتك فيه، هو ليس واحداً منا |
Gözden uzak biri değil. Federaller bu adamı incelemeye almış. | Open Subtitles | هو ليس شفافا,يوجد قوة فدرالية تبحث فى تلك الشخصية |
Ama sanki dışarıda gerçekte orada değilmiş gibi. | Open Subtitles | لكنّه يبدو حقا منه، مثل هو ليس حقا هناك. |
Böylece gerçekte neyin adil olup neyin olmadığını bilebilirdik. | TED | عندئذٍ ستعرف ما هو بالفعل حقيقةٌ مطلقة وما هو ليس كذلك. |
Apandisit önemli bir hastalık değil ki. Yakında çıkacağım. | Open Subtitles | انه ليس مثل التهاب الزائدة الدودية هو ليس مرض خطير جدا. |
Bunu yapan adam o değildi, ama kimin yaptığını biliyordu. | Open Subtitles | هو ليس الرجل الذي فعل ذلك، لكنّهُ يعرف من فعلها |
Kendisiyle görüşmek isteyen herkesi kolayca kabul eden biri değildir o. | Open Subtitles | أيها الملاعين هو ليس بالشخص السهل مقابلته لكل من يتمنى ذلك |
150 yıllık kağıt, küçük bir çamaşır topundan başka bir şey değil artık. | Open Subtitles | والآن هو ليس أكثر من كرة الغسيل صغيرة من الورق عمرها 150 عاما. |