Tamam? Bir Budist'e göre de, Dünya sadece bir hiçliktir. | TED | مضبوط؟ وبالنسبة للبوذي، العالم هو مجرد الكثير من اللا شيء. |
O anda, demektir Ne, Burada küvet sadece bir küvet. | Open Subtitles | بمعنى, فى الحاضر, حوضك للسفر عبر الزمن هو مجرد حوض. |
O zaman sence boğma sadece bir kurtulma yöntemi mi? | Open Subtitles | حسناً، هل تعتقد أن الخنق هو مجرد تطبيق طريقة إذن؟ |
Gelin kendisi takılıyor ve O sadece arabayı sürmek için orada. | Open Subtitles | وقالت إنها تدعو الطلقات وانه هو مجرد امتداد لل؟ . ركوب. |
Geçit'te bulunan bizler için aslında bu sadece bir başlangıç. | Open Subtitles | في الواقع، بالنسبة لأولئك منا هنافيعبارة، هذا هو مجرد بداية. |
Tuzaklarımdaki parçalar sembollerden ibaret... | Open Subtitles | قطع الإحجية التى أقطعها من الناس هو مجرد لتلميح |
yalnızca bir şekerleme çubuğuydu, ama gördüğüm en erotik şeydi. | Open Subtitles | أنا أعلم أنه هو مجرد شفاه، ولكن هذا هو الشيء الأكثر المثيرة رأيته في حياتي. |
Evet. Yani, bu sosisin söylediği şeyler sadece bir teori. | Open Subtitles | نعم ما أقصده، ان مايقوله هذا السجق هو مجرد نظرية |
Şimdiki zaman sadece bir çift göze yeri olan dar bir aralık. | Open Subtitles | الحاضر هو مجرد فتحة ضيقة مع غرفة لزوج واحد فقط من العيون |
Tüm bunlar doğal insani dürtülerdir fakat teknoloji yüzünden bu dürtüleri eyleme koymak sadece bir tuş kadar uzağınızda. | TED | كل هذه دوافع بشرية، لكن بسبب التكنولوجيا، فالتفاعل بناء على هذه الدوافع هو مجرد نقرة على الفأرة. |
Öz bu olacak, çünkü bu sizsiniz ve kalan her şey sadece bir ambalaj. | TED | لكن النواة ستكون هذا، لأن هذا أنت والباقي هو مجرد تغليف. |
Bütün bu mesele işinin aramıza girmesi olayı sadece bir bahane değil mi? | Open Subtitles | ذلك الموضوع بالكامل حيال عملك الذي يدور بيننا أليس هو مجرد ذريعة منكَ حينما يكون الموضوع الحقيقي يتعلق بها؟ بالتأكيد لا |
Etrafa dağılmak sadece bir taktik belki bir süre birbirinizi göremeyeceksiniz ama ben hepinizle iletişim içinde olacağım. | Open Subtitles | التفرق هو مجرد تكتيك، ربما لن تصبحوا على اتصال مع بعضكم البعض لبعض الوقت ولكني سأبقى على اتصال معكم. |
"Solucan deliği" sadece bir anlatım şeklidir. Solucanlarla bir ilgisi yoktur. | Open Subtitles | الثقب الدودى هو مجرد مصطلح لا علاقة له بالديدان |
Belki. Belki de olan biten sadece bir alan testidir. | Open Subtitles | ربما ، ربما ما حدث هو مجرد إختبار ما لتجربة فاشلة |
Sizin için treni götürürüm. O sadece aptal yaşlı bir adam. | Open Subtitles | سأنجز مهمه قطارك من اجلك هو مجرد عجوز احمق |
O, sadece seni silahına davranmaya zorlayan sinsi bir zenci. | Open Subtitles | هو مجرد زنجي ماكر يريد جعلك تستخدم هذا السلاح |
doğru o cidden tuhaf biri ne zaman baksam beni kesiyor buraya bakmıyor O sadece yaşlı bir adam ürkütücü yaşlı bir adam onu görmeliydin kokusu, oh,tanrım tadını alabilirdin evin anahtarı var onda biliyorsun değilmi? | Open Subtitles | اليمين. هو مجرد زاحف. في كل مرة فما استقاموا لكم فاستقيموا بحث، يكون عنيدا ويحدق في وجهي. |
Bu nedenle, bir açıdan bu sadece elektronik sağlık kaydının temel bir kodlaması. | TED | من جهة، هذا هو مجرد إعادة ترميز للسجل الطبي الالكتروني. |
Ya da belki daha kötüsü bu sadece sahte bir amaç uğruna birbirimizi denemeye ikna ettiğimiz sahte bir duygu mu? | TED | أم، ربما أسوأ، هل هو مجرد تركيب، بعض المفاهيم المزيفة التي نتصورها عن بعضنا البعض لنحاول التعايش مع إحساس أو هدف مزيف؟ |
Ama koşarken zaman tutmak. Zaman, insanların uydurduğu sayılardan ibaret birşey. | Open Subtitles | لكنك تنظر للوقت أثناء ركضك و الوقت هو مجرد أرقام اخترعها الناس |
Fahişe için, zaman yalnızca bir diğer numaradır. | Open Subtitles | وبالنسبة للعاهرة فإن الوقت هو مجرد خدعة أخرى |
Bu maceradan kazandığımız tek şey sadece neşe, ve sonuçta neşe hayatın sonu. | TED | ما نجد من هذه المغامرة هو مجرد السعادة، والسعادة في الأخير هي منتهى الحياة. |