Hatta Onun da bu çamurdan kurtulmasına yardımcı olurum. İyi bir kız, değil mi? | Open Subtitles | وسوف أخرجها هي أيضا من الحمأة التي تعيش فيها |
Ama başka şansım yoktu. Onun da yok. | Open Subtitles | لكن لم يكن لي خيار ولا هي أيضا ً |
Bu acıyı tabi ki sadece anneler çekmiyor aynı zamanda kızları, daha yeni doğan kızları da büyümeye başladıklarında bu acıyı devralıyorlar | TED | ليست الأم فقط هي من تعاني، بل وأيضا الفتاة، المولودة الجديدة، عندما تكبر، تعاني هي أيضا. |
Tabii ki aynı zamanda harika olan pek çok tehlikeli şey var. | TED | بالطبع هناك أشياء خطيرة التي هي أيضا كبيرة. |
Kimin ordusunun kazandığı değil; ayrıca kimin açıklamasının kazandığı önemlidir. | TED | إنها ليست أي جيش ينتصر; هي أيضا قصة من تفوز. |
Ama kazanırsan, onu da alırsın. | Open Subtitles | لكن أن فزت، ستحصل عليها هي أيضا |
kız da öyle. Her halde o da çok açtır. | Open Subtitles | هي أيضا على الأرجح أنها جائعة |
Onun da hatası olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | تقول أنها غلطتها هي أيضا ً |
Onun da başı derde girer. | Open Subtitles | هي أيضا ستكون متورطة |
Bu durumun Onun da çok hoşuna gittiği söylenemez. | Open Subtitles | لم تكن متحمسة للفكرة هي أيضا. |
Onun da hoşuna gitmiş. | Open Subtitles | هي أيضا |
Acının içinde olan kız sadece senin kızın değil... o aynı zamanda bizim gelinimiz. | Open Subtitles | تلك الفتاة التي تتألم ليست ابنتك فقط، هي أيضا زوجة ابننا |
Biliyorum, herkes senin gibi güzel bir bebeği isteyen bir anne hak eder aynı zamanda iyi bir eş, toplumun iyi bir üyesi olan bir anne. | Open Subtitles | أؤمن أن كل شخص يستحق أما. تريد طفلا جميلا مثلك. و هي أيضا زوجة فاضلة. |
aynı zamanda bunlar ilaç üreticisidir, şu anda ilaç patentlerini alıyorlar. | Open Subtitles | بل هي أيضا نفس الشركات التي تصنع الأدوية هم الآن تسجيل براءات الاختراع. |
aynı zamanda bu beladan kurtulmamız için tek şansımız o. | Open Subtitles | هي أيضا فرصتنا الوحيدة لنخرج من هذه الفوضى |
Avantajları aynı zamanda füzenin de içinde olan denizaltı platform kodlarını hâlihazırda hacklemiş olmaları. | Open Subtitles | ميزتهم أنهم إخترقوا بالفعل شفرات أساس الغواصة التي هي أيضا في القذيفة |
Yer çekimi ayrıca büyük kitlelere etki eden kuvvet alanıdır. | TED | الجاذبية هي أيضا حقل من القوى تؤثر على الكتل. |
ayrıca, dayanmaları gereken yer çekimi miktarına bakılırsa modern hız trenleri daha dayanıklı. | TED | المركبات الحديثة هي أيضا أكثر ثباتا ، عن كثب النظر في المبلغ من الجاذبية التي يحتاجون إليها. |
Ve ayrıca antikorların da bunları yakalamak ve virüsü nötralize etmek için bu tutmaçlara ihtiyacı var. | TED | و هي أيضا ما تستخدمه الأجسام المضادة لتلتصق بالفيروس و تبطل مفعوله. |
Evet onu da. | Open Subtitles | نعم .. و هي أيضا |
Belki kız da tamamen atlatamadı. | Open Subtitles | ربما هي أيضا لم تتجاوز الأمر |