Benim en iyi arkadaşım ve buranın batmamasının belki de tek nedeni o. | Open Subtitles | إنّها صديقتي المُفربة ، و ربما هي السبب الوحيد لعدم إنهيار هذا المكان. |
Münazara, rakamlardan korkmamızın tek nedeni. | Open Subtitles | إن المناظرة هي السبب الوحيد الذي جعلنا نفزع من إنخفاض معدلات المشاهدة. |
Bu operasyon, musterimizin seni henuz oldurmemesinin tek nedeni olabilir, farkindasin degil mi? | Open Subtitles | تدركين أن ممكن هذه المهمة هي السبب الوحيد الذي من أجله عميلنا لم يقتلكِ ـ بعد. |
Sana bir şey yapmıyorsam bunun tek sebebi annendir. | Open Subtitles | إن أمكَ هي السبب الوحيد لعدم فعلي أي شئ أتجهاكَ. |
Buradaydı. Aslında, bütün ay boyunca burayı doldurmamızın tek sebebi odur. | Open Subtitles | في الحقيقة، هي السبب الوحيد في اجتذابنا الجمهور طوال الشهر |
Bu anlaşmanın masada olmasının tek nedeni kardeşin. | Open Subtitles | أختك هي السبب الوحيد أ، هذه الصفقة متاحه |
Burada olmamızın tek nedeni o liste. | Open Subtitles | القائمة هي السبب الوحيد لوجودنا هنا |
Burayı yerle bir etmemelerinin tek nedeni Vanessa. | Open Subtitles | أسمع , (فينيسا) هي السبب الوحيد الذي لم يقوموا بحرق هذا المكان وجعله كومة |
Olabilir hayatta olmamın tek nedeni. Kaçmama yardım etti. | Open Subtitles | ماي)هي السبب الوحيد في بقائي حية) لقد ساعدتني على الهرب |
Bizim burada olmamızın tek sebebi o. | Open Subtitles | هي السبب الوحيد لوجودنا في السجن |
Yumurta yemesinin tek sebebi bu. | Open Subtitles | هي السبب الوحيد لأكله البيض |
Burada olmamın tek sebebi o zaten. | Open Subtitles | هي السبب الوحيد انني هنا |