Çünkü toplum hizmetini bazen ben yapıyorum, Bazen de o yapıyor. | Open Subtitles | أحيانًا أقوم أنا بأداء الخدمة الاجتماعية. وأحيانًا هو. يروقنا خلط الأمور. |
Bazen ajansın yararına, Bazen de daha az onurlu sebeplerden. | Open Subtitles | أحيانًا من أجل إفادة الوكالة وأحيانًا أخرى أقل من المساعدة. |
Öğrenmeye isteklidirler ve Bazen de bildiklerini göstermeye heveslidirler. | TED | إنهم توّاقون إلى التعلّم، وأحيانًا يتوقون إلى إثبات ذكائهم. |
ve bazen izci kızların kurabiyelerini istemezsin, biz de kabalaşmayacağız... | Open Subtitles | وأحيانًا لا نريد تلك الفتيات، لهذا لا نكون وقحين لسبب.. |
Becka: Tamam. PJ: ve bazen sana neden bu yüzü tercih ettiğini soracağım. | TED | بيكا: حسنًا. ب.ج: وأحيانًا سأسألك لماذا فضلتِ ذلك الوجه. |
Bir ipucu verecek olursam bu çözüm depolarımızda dolaşacak olan yüzlerce hatta bazen binlerce mobil robot içeriyor diyebilirim. Şimdi çözüme geleceğim. | TED | كتلميحًا، تتضمن تلك الحلول المئات من الروبوتات المتحركة، وأحيانًا الآلاف منهم، متجولةً داخل المستودع وسوف أصل للحل. |
Bazı zamanlar bizim Tanrı'mız ve oğluyla olan benzerlikleri fark etmiyor değildim. | Open Subtitles | وأحيانًا لا يُمكنني منع نفسي من ملاحظة بعض التشابه مع إلهنا وابنه. |
Bu ürünleri iyileştirmenin ve geliştirmenin gerçekten zor, Bazen de çileden çıkarıcı olduğunu. | TED | يعني عملا صعبا وأحيانًا مستفزا لتحاول تحسين وتطوير المنتجات. |
Bazen sakindir, bazen bir fırtına gibi eser ve Bazen de hayal bile edemeyeceğiniz yönlerden eser. | TED | فأحيانًا تكون هادئة، وأحيانًا أخرى تعصف، وأحيانًا تأتي من اتجاهات لم تكن لتتخيلها. |
Albatroslar birkaç hafta boyunca sık sık altı, Bazen de on bin mil onları bekleyen yavrularına bir besin, büyük bir yemek ulaştırmak için uçar. | TED | يطير القطرس 6 ألاف وأحيانًا عشرة آلاف ميل مدة عدة أسابيع للحصول على وجبة واحدة، وجبة واحدة كبيرة، لأطفالهم المنتظرين. |
Aktif kadromuz, insanlarla para cezaları hakkında konuşuyor, Bazen de tartışıyor. | TED | حيث يقف موظفونا الذين يتعاملون مباشرة مع رواد المكتبة، يتكلمون مع الناس بشأن غراماتهم، وأحيانًا يتجادلون معهم حول ذلك. |
Bu noktalar bazen sevindirici, Bazen de kalp kırıcı ve trajikler. | TED | تكون هذه اللحظات مبهجة أحيانًا، وأحيانًا محطمة للقلوب، ومأساوية. |
Bazen gereğinden fazla personele sahipsindir, Bazen de az. | Open Subtitles | أحيانًا تكون أعداد الموظفين كبيرة، وأحيانًا قليلة جدًا |
Bazen de o kadar adaletsiz hissettirir ki işte o zaman kim olduğunu hatırlaman gerekir. | Open Subtitles | وأحيانًا تشعر بالظلم الشديد.. ولكن في هذا الوقت تتذكر من تكون.. |
Bazen de çok iyi tanıdığınız biri asıl olayı tamamiyle kaçırıyordur. | Open Subtitles | وأحيانًا شخص يعرفك جُلّ المعرفة يخطئ تمامًا في تقديرهـ لك |
Bazen müşteriler ne olduğunu söyler, Bazen de söylemezler. | Open Subtitles | وأحيانًا لا يُخبرونا. لذا فتعامل مع كلّ يومٍ أنّكَ تحمل أشياءً ثمينة وستهاجمها اللّصوص. |
Evet, Bazen de kollara yaparım. | Open Subtitles | نعم، وأحيانًا على اليدين وماذا طلبت منكِ الآنسة داد؟ |
Ayna Boyutu'nu eğitim yapmak, gözetlemede bulunmak Bazen de tehditleri hapsetmek için kullanırız. | Open Subtitles | نستخدم بعد المرآة للمران والمراقبة، وأحيانًا لاحتواء التهديدات. |
Bence çok ilginç ve güzeller hatta bazen şirinler bile. | TED | واعتقد أنها جميلة ومثيرة للاهتمام وأحيانًا ظريفة. |
Her küçük depremde yemek masamızın üzerindeki avizenin ileri geri sallanmasının ne kadar korku verici olduğunu hatırlıyorum. ve Bazı zamanlar "Big One" isimli korkunç depremin biz uyurken vuracağı korkusuyla geceleri uyuyamazdım. | TED | أذكرُ كم كنتُ أخاف عند رؤية الثريّا المعلق فوق طاولتنا كلما تحرك ذهابًا وإيابًا اثناء حدوث أيّ زلزال بسيط وأحيانًا كنت لا أنام في الليل بسبب فزعي من أن يضرب" الزلزال الكبير" بيتنا ونحن نائمون |