Sürekli Belfast, IRA, o gibi şeylerden bahsediyordu. | Open Subtitles | كان دائما ما يتكلم عن "بلفاست" والجيش الجمهوري وأمور كهذه |
Sürekli Belfast, IRA, o gibi şeylerden bahsediyordu. | Open Subtitles | كان دائما ما يتكلم عن "بلفاست" والجيش الجمهوري وأمور كهذه |
Benim fikrime göre, evet, bu sürece kılavuzluk eden yüce bir ruhani güç var ve bu gibi şeyler şans eseri olmaz. | TED | لذا فأنا مع الرأي القائل بنعم، توجد هذه القوة الروحية العظيمة المسيِّرة للعملية وأمور كهذه لا تحدث بالصدفة. |
Kanda olan bir şey. Sağlık sorunları gibi şeyler. | Open Subtitles | ما لم تكن المسألة متعلقة بمشاكل في الدم والصحة وأمور كهذه |
Tabiki nakit akışı, sermaye piyasalarına ulaşım ve bunlar gibi şeylerle ilgili teorilerimiz vardı. | TED | فعندنا نظريات حول عملية تدفق الأموال، والعجز في الدخول إلى أموال السوق، وأمور كهذه. |
O tür adamlar bir kadının, yaşı, fiziği gibi şeylerle ilgilenirler. | Open Subtitles | و وجهها وأمور كهذه |
Yatakta iyiymiş ve 50'li yılların müziğinden hoşlanıyormuş Elvis gibi şeyler. | Open Subtitles | لقد كان جيداً بالفراش وقد راقت له موسيقى الخمسينات كأغاني "إلفيس" وأمور كهذه وهذا كل شيء |
Araplar ve Ruslar ve bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | العرب والروس وأمور كهذه |
Ve bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | وأمور كهذه |
Pornoda sanal gerçeklikle ilgileniyorum, bunun gibi şeylerle şu anda. | Open Subtitles | rlm; أحب الإباحية الافتراضية rlm; وأمور كهذه حالياً و... |