Takip edilmediğinden emin olmanın tek yolu gidip onu buraya kendim getirmem. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لمعرفة أنه ليس مُراقب بالنسبة لي هي الذهاب إليه وإحضاره بنفسه إلى هنا |
Çocuğu bulup onu getirmenin sorumluluğunu üstlenmek istemiyorsun. | Open Subtitles | لا ترغب في تحمل نتيجة العثور على الصبي وإحضاره. |
İki bacağını da asfalt yığınının içinden kurtararak onu yüzeye çıkartmanın bir yolunu bulmamız lazım. | Open Subtitles | نحن بحاجة لمعرفة طريقة للحصول على ساقيه من جيب الأسفلت وإحضاره إلى السطح. |
Jacob'ın izini sürüp, onu yarın öğleden sonra büroma getirebilir misin? | Open Subtitles | "أيمكنك البحث عن "جيكوب وإحضاره لمكتبي ظهر الغد؟ |
Bo'nun alemine ışınlanmak benim için sorun sorun olmaz, onu buraya getiririm böylece sende onu iyileştirebilirsin. | Open Subtitles | ولن أواجه المشاكل في وصولي لسطح "بو"، وإحضاره إلى هنا، بحيث يمكنك شفاؤه |
Nefreti hisset ve onu yüzeye çıkar. | Open Subtitles | يشعر الكراهية وإحضاره إلى السطح. |
Yukarı çıkıp onu almalıyız. | Open Subtitles | يتوجب علينا البلوغ هناك وإحضاره. |
Yukarı çıkıp onu almalıyız. | Open Subtitles | يتوجب علينا البلوغ هناك وإحضاره. |
onu takas etmek için ne gerekiyorsa yapacağım ve onu kulübe geri getireceğim. | Open Subtitles | انا ذاهب للحصول على ما نحتاج للتجارة لها... وإحضاره إلى النادي. |
onu esir alıp buraya getirmemize izin vermesi. | Open Subtitles | السماح لنا بالقبض عليه وإحضاره إلى هنا |
Üzgünüm bay Enyart ancak onu götürmem emredildi. | Open Subtitles | آسف سيد (إينارت) لكن الأوامر لديّ هي ضبطه وإحضاره |
Tamam. İşine geri dön ve onu bana getir. | Open Subtitles | حسنا، نعود إلى عملكم وإحضاره لي! |
Yapman gereken şey, Ryan Hardy'i bulmak ve onu derhal bana getirmek. | Open Subtitles | ما عليكَ فعله هو العثور على (رايان هاردي) وإحضاره لي حالاً. |