"وإنما" - Translation from Arabic to Turkish

    • değil
        
    • yalnızca
        
    • değildir
        
    • olarak
        
    • değilim
        
    • aynı
        
    Yani fiziksel ve sanal olan arasında bir bağ kurmaya çalışıyoruz, ama ekrana bakarak değil de, basit bir postere bakarak. TED لذلك فإننا نعمل على خلق علاقة بين الجانب الجسمي والجانب الرقمي, ولكن لا تشبه شاشة مصغرة, وإنما تبدو مجرد ملصقة عادية.
    Romalılara göre bir Vesta'nın bakireliği yalnızca vefasından veya ılımlı ruhu ve vücudundan değil, ayrıca saflığından da anlaşılıyordu. TED بالنسبة إلى الروم، لا تشير عذرية الكاهنة إلى طهارتها فحسب، أو تواضع روحها وجسدها، وإنما إلى نقائها الطقوسي أيضًا.
    Sonra, Jüpiter'in yörüngesini takip etmek için o uyduları kullandı ve Jüpiter'in de, Dünya değil, Güneş'in etrafında döndüğünü anladı. TED وقام حينها بتتبع هذه الأقمار لاستكشاف مسار كوكب المشتري واستنتج أن كوكب المشتري لا يدور حول الأرض وإنما حول الشمس.
    Tüm bu çelişki kavramı, ama çelişkiyi kabullenme hikaye anlatmaktır, çözümü değildir. TED إن فكرة التناقص برمتها، وإنما قبول التناقض، هو رواية لقصة، وليس حلها.
    Kendimi, ulus çapında bir sağlık aktivisti olarak düşünüyorum. TED وإنما أفكر في نفسي كناشطة وطنية في مجال الصحة العقلية.
    Sinirli değilim. Bilin ki benden arta kalanları alıyorsunuz sadece. Open Subtitles لستُ منزعجة، وإنما أعلم أنكِ ستقضين .بعض من لحظاتي المنحرفة
    E-sigaralar sadece bağımlılık yapmakla kalmıyor, aynı zamanda vücudumuzdaki birçok organı da etkiliyor. TED لا تسبب السجائر الإلكترونية الإدمان فحسب وإنما تؤثر على باقي الأعضاء في الجسم.
    Bu yalnızca Ketamine için değil, tüm ilaçlar için geçerli. TED وهذا ليس صحيحاً فقط بالنسبة للكيتامين وإنما على جميع الأدوية.
    Bir verimsizlik olasılığı şudur ki ebeveynlere sadece çok konuşmalarını değil aslında çocuklarıyla daha fazla sohbet etmelerini öğretiyor olmalıyız. TED لذا أحد الإمكانيات المثيرة هي أنه يجب علينا أن نعلم الأبوين ألا يتحدثوا كثيرا فحسب وإنما أن يحاوروا أطفالهم أكثر.
    Ve bunu söylerken soyut anlamını değil, gerçek anlamını kastediyorum. TED وأنا لا يعني أنه مجرد شعور. وإنما يعني ذلك حرفيا.
    Sonuçta, şu anda, tüketimle değil katılımla tanımlanmış bir dünyada yaşıyoruz. TED بالنهاية، نحن نعيش في عالم لا يحكمه الاستهلاك، وإنما التفاعل والمشاركة.
    Bence işsizler iş bulamadıklarından değil de çok kolay mideleri bulandığından iş bulamıyorlar. Open Subtitles أعتقد أن العاطلين ليسوا حقاً عاجزين عن إيجاد وظيفة، وإنما يشعرون بالإشمئزاز بسهولة
    Ve çamaşıra gelince, bana bağlı değil, kurallar böyle bayan. Open Subtitles أما الجلد الضيق فهو ليس بأمري وإنما القانون يا سيدتي
    Burada sadece belirsizlik değil, üç merkezi nokta arasında bir salınım vardır. Open Subtitles ليس فقط الغموض والالتباس وإنما أيضاً الترجيح بين تلك النقاط الثلاث للرؤية
    İnkâr ettiğim için değil, seninle arkadaşlığımıza değer verdiğim için. Open Subtitles ليس لأنني أنكر حقيقة مشاعري، وإنما لأنني أهتم كثيرًا لصداقتنا.
    Müthiş bir cinsten geldiği ya da en iyi eğitimi aldığı için değil, ne yaparsa yapsın, o işe baştan sona yüreğini koyduğu için. Open Subtitles ليس لأنها أصلية او لا لانها تلقت أفضل تدريب وإنما لأنها تبذل كل ما في وسعها حين تفعل أي شيء منذ البداية وحتى النهاية
    Bakın, bunu açıklığa kavuşturmaya çalıştım, ama bu yalnızca bana bağlı değil, bilirsiniz. Open Subtitles انظر، سأحاول تصويب ذلك، وإنما ليس الأمر عائد لي، عليك أن تعرف ذلك.
    Ama bu prensip sahibi bir politikadır, partizan politika değildir. TED وإنما هو سياسة من حيث المبدأ، ليس من التحزب.
    Sağlık uzmanları olarak görevimiz yalnızca hastaları iyileştirmek değil, alarma geçirmek ve de değişim için mücadele etmek olmalı. TED لا يكمن دورنا كمختصون في الصحة في معالجة مرضانا فقط وإنما لقرع جرس الخطر والدعوة للتغيير.
    Matematikte iyi değilim, sadece geometride iyiyim. Open Subtitles لست بارعاً في الرياضيات وإنما في الهندسة وحسب
    Hayır görebilirim çünkü sadece nişanlısı değil aynı zamanda avukatıyım. Open Subtitles نعم أستطيع, لأنني لست خطيبته فقط وإنما أنا محاميته أيضاً

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more