"واحد بسيط" - Translation from Arabic to Turkish

    • basit bir
        
    • Tek bir basit
        
    1883 yılında fizikçi Osborne Reynolds, akışkanların nasıl hareket edeceğini öngörmenin tek ve basit bir sayıyla olabileceğini çözdü. TED في عام 1883، قام الفيزيائي أزبورن رينولدز بإكتشاف رقم واحد بسيط يمكنه التنبؤ بسلوك السائل.
    Tek basit bir vitamin, kalp hastalığı riskinizi azaltabilir. TED فيتامين واحد بسيط يمكنه أن يقلل خطر إصابتك بمرض القلب.
    - Senden çok basit bir şey istiyorum. - 500 pound'luk bir cesedi taşımak hiç de basit bir şey değil. Open Subtitles أنا أَطْلبُ مِنْك عْمَلُ شيء واحد بسيط أنا لا أَعتبرُ حصّة فى 500 رطل بسيطة
    Gülü Boş ver, Bana Diken Yolla tek yapmam gereken basit bir soruyu cevaplamaktı. Open Subtitles كل ما علي فعله هو الإجابة عن سؤال واحد بسيط
    Boşlukla deney yapan bilim insanları için, sadece Tek bir basit sonuç vardı. Open Subtitles بالنسبة لأولئك العلماء الذين يجرون تجارب مع الفراغ، كان هناك استنتاج واحد بسيط فقط.
    Muayenehanenin ismini değiştirmek gibi basit bir iş yapmak istiyorsun ama kendini evraktan bir fırtınanın içinde buluyorsun. Open Subtitles أعني أن أفعل شيء واحد فقط شيء واحد بسيط مثل تسمية العيادة .. فجأة
    Üç saat sonra bu kapıdan girdiğimizde hepimiz basit bir soruya cevap verebilmeliyiz: Open Subtitles لذا حين نعود من هذا الباب بعد ثلاث ساعات من الأن يجب ان نكون قادرين على إجابة سؤال واحد بسيط
    İkinizin de bunu bitirmek için fırsatınız vardı ama başaramadınız çünkü basit bir şeyi yapmaya razı olmuyorsunuz. Open Subtitles لقد توفرت لكما الفرصة لإيقاف ذلك من قبل لكنكما فشلتما لأنكما لم ترغبان للقيام بشيء واحد بسيط
    Tasarım bakış açısından, bunu nasıl yaptıklarını anlayamadık, ve bu ne tür araştırmalar yaptığımıza basit bir örnek olabilir. TED من وجهة نظر تصميمية فقط، نحن لم نستطع أن نفهم كيف أمكنهم ذلك، وهذا فقط مثال واحد بسيط على نوعية الأبحاث التي كنا نقوم بها.
    Bir çiftin elinden ilişkilerini, mutluluklarını ve çift olarak kimliklerini çalabilecek basit bir suç eylemi vardır ki Bu da; aldatmadır. TED هناك فعل واحد بسيط للعدوان الذي يمكن أن يَحْرم زوجين من ارتباطهما سعادتهما وهويتهما : علاقة -موازية للزواج-
    Kendine basit bir soru sormanı istiyorum. Open Subtitles أريدك أن تسأل نفسك سؤال واحد بسيط.
    basit bir soru: asurlu, hititli, ya da mısırlı? Open Subtitles سؤال واحد بسيط: سوري, هيتايت, أم مصري؟
    basit bir nedenden dolayı hep bir adım önünde olacağım. Open Subtitles سأسبقك دوماً بخطوة لسبب واحد بسيط
    basit bir emri bile yerine getiremediniz! Open Subtitles أنت لا تستطيع الإنصياع لأمر واحد بسيط.
    Eğer Amerikan hükümeti Çin'de iş yapmamamız gerektiğini düşünüyor olsaydı o zaman basit bir çözümü olurdu. Open Subtitles اذا كانت الحكومة الامريكة تعتقد أنه لا ينبغي علينا ممارسة الأعمال التجارية في الصين، أذن لديهم حل واحد بسيط ان يقوموا بحظر تلك الاعمال
    "gerçek" gibi basit bir olgunun karşısında geçerliliğini yitiriyor. Open Subtitles و الخطط و الوهم لا يقارنوا بشيء واحد بسيط... الحقيقة
    Sana dünya kadar zaman ve basit bir görev verdim: Open Subtitles أعطيتك كل الوقت اللازم وواجب واحد بسيط
    Senin aksine basit bir seye inaniyorum: Open Subtitles ولكن على عكسك، لدي إعتقاد واحد بسيط:
    Çünkü bu analizi yaparken sadece basit bir soruya odaklandım... Open Subtitles لأن لهذا التحليل نظرت لسؤال واحد بسيط
    Sizi basit bir nedenden çağırttım. Open Subtitles لقد دعوتكِ لهنا لسبب واحد بسيط
    Emir kulları da Tek bir basit şeyi yaparlar emirlerine uyarlar. Open Subtitles وجنود المشاة يفعلون شئٍ واحد بسيط إنهم يتّبعون الأوامر

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more