"واحد فقط" - Translation from Arabic to Turkish

    • sadece bir
        
    • tek bir
        
    • tane
        
    • sadece tek
        
    • yalnızca bir
        
    • bir tek
        
    • yalnızca tek
        
    • sadece biri
        
    Bana sadece bir hafta daha verin. Ödemeyi yapmanın bir yolunu bulacağım. Open Subtitles , أعطني أسبوع واحد فقط سأبحث عن وسيلة لأسدد لك المال كله
    Hepsi bir arada. Ama aslında sadece bir tane var. Open Subtitles يعكس شخصا واحد والكل ولكن في الحقيقة هناك واحد فقط.
    Aslında tek bir ölçüm var. Eğer film milletin çıkarlarına hizmet ediyorsa iyi bir filmdir; milletin çıkarlarına hizmet etmiyorsa kötü bir filmdir. TED يوجد مقياس واحد فقط لذلك: إن كان الفيلم يخدم أهداف الأمة، فهو فيلم جيد. وإن لم يخدم الفيلم أهداف الأمة، فهو فيلم سيء.
    Kadın liderler yaratmak için yapmanız gereken tek bir şey olduğuna inanıyorum: lider olmak için gerekli vasıflara sahip olduklarını onlara gösterin. TED أؤمن بشدة أنه من أجل أن تصنع نساءً قائدات تحتاج لفعل شيء واحد فقط أن تخبرهن أن لديهن ما يلزم ليصبحن قائدات
    Dünyada bilinen neredeyse yarım milyon böcek türü vardır ama birçoğu yaygın olan beş tane ağız parçası tipinden sadece birine sahiptir. TED هناك ما يقارب المليون نوع معروف من الحشرات في العالم، لكن أغلبها يملك واحد فقط من خمسة أنواع شائعة من أجزاء الفم.
    Bunun yerine, geriye dönüp baktığında farklı şekilde yapmış olmayı dilediği sadece tek bir şey olduğunu ifade etmiştir. Open Subtitles بدلا من ذلك نظر للوراء ، كان هناك شيء واحد فقط قبل كل شيء تمنّى بأنّه يفعله بشكل مختلف
    yalnızca bir tane. Bu da demektir ki, iki tarafı birden koruyamazlar. Open Subtitles واحد فقط ، بما يعني أنهم غير قادرين على تغطية كلا الجانبين
    Otele geri dönmeliyim. sadece bir anahtar var. Onu kaybetmeyin. Open Subtitles يجب أن أعود للفندق هناك مفتاح واحد فقط لا تفقده
    Kendimi eskisi gibi hissediyorum tekrar. sadece bir şey daha. Open Subtitles ــ أشعر بأنّي عدت لطبيعتي مجدداً ــ شيئ واحد فقط
    Senden bir tek şey istiyorum. sadece bir tek şey. Open Subtitles فقط أسألك عن أمر واحد فقط هذا الأمر من فضلك
    Onunla yatmak için neden sadece bir buçuk hafta bekledim ki? Open Subtitles لماذا لم أتوقع أن تنام معه بعد أسبوع واحد فقط ونصف؟
    Çiftçi, "geceyi burda geçirebilirisniz, fakat sadece bir yatak var." diyor Open Subtitles قال المزارع: يمنكم قضاء اللية هنا لكن هناك سرير واحد فقط
    Arabada sadece bir kişilik yer var, eğer ne demek istediğimi anlıyorsan. Open Subtitles لدينا مكان فارغ واحد فقط فى السيارة , تفهم ما أقصد ؟
    Tekli yollar yerine çoklu yollara izin veren bir sokak ağı ve tek bir çeşit yerine pek çok çeşit sokak sağlıyor. TED هي شبكة طرق والتي تتيح العديد من الطرق بدلاً من الطرف المفردة وتوفر العديد من أنواع الشوارع بدلا من نوع واحد فقط.
    Nadir ama çarpıcı durumlarda, bir kişi tarafından söylenen tek bir yalan bu bal peteğinde gerçek sorunlara yol açabilir. TED في حادثة نادرة ولكنها ضاربة، كذبة واحدة تُقال من كيان واحد فقط في خلية النحل هذه قد تقود لمشكلة حقيقية.
    Anthony Atala: Görüyorsunuz, günün sonunda, yenileyici tıbbın verdiği söz, tek bir sözdür. TED ارأيتم, في نهاية اليوم, ما يعد به الطب التجددي هو وعد واحد فقط
    tek bir ses. Ama bu da aynı anlama gelir, değil mi? Open Subtitles صوت واحد فقط ، و هذا يعنى الجنون ، أليس كذلك ؟
    Milo, Tanrı aşkına bir tane dedin, daha kaç tane var? Open Subtitles ميلو , بالله عليك كم عددهم لقد قلت أنه واحد فقط
    Afrika'da sadece tek bir balık kartalı türü olduğundan, rakipleri de yoktur. Open Subtitles هناك نوع واحد فقط من عقاب السمك بأفريقيا ليس له خصوم صريحة
    Son aylarda yalnızca bir kişiye, tanımadığım bir hizmetçiye barut ağacı sattım. Open Subtitles لقد بعت مسهل لشخص واحد فقط في الأشهر الأخيرة خادم لم أعرفه
    Hayatta yalnızca tek bir ideali olan ve hayatları boyunca sadece onu yapmak isteyen kimseyi tanımıyorum. TED لا أتخيل أن هناك شخص لديه اهتمام واحد فقط في الحياة، وأن هذا هو كل ما يريدون القيام به في حياتهم.
    Uzun bir yol katetmişlerdir. Ama yarışı içlerinden sadece biri kazanabilecektir. Open Subtitles لقد ساروا مسافة طويلة، ولكن لا مكان إلا لفائز واحد فقط.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more