diğer konu, etkinliğin zamanlaması, başkanın göreve başlamasından bir gün sonra olmasıydı. | TED | والأمر الآخر هو توقيت الحدث، وكونه كان في اليوم التالي لتولي الرئاسة. |
diğer dikkat çekici şey ise gönüllülerin sayısıydı. | TED | والأمر الآخر الذي صدمني أنا كان العدد الهائل من المتطوعين |
diğer farkları farklı tonlardaki grileri çözebiliyor olmaları. | TED | والأمر الآخر الذي يتفوقون فيه هو قدرتهم على حل مستويات مختلفة من أسئلة الذكاء. |
Ve bence bir diğer dikkat çekici şey ise, araba sahibi olmanın en iyi hali budur. | TED | والأمر الآخر المهم هو في اعتقادي أنه أعلى مقام لملكية السيارة. |
Endişe uyandıran diğer bir şey ise, açıkcası, olabilecek en iyi senaryoyu düşünün. | TED | والأمر الآخر المقلق، بصراحة، هو أن، تخيل أفضل سيناريو. |
Ve kloroformun diğer bir kötü özelliği, çok kötü kokar. | Open Subtitles | والأمر الآخر حول الكلوروفورم، رائحته نتنة. |
Ve diğer ilginç şey dünya hakkında bir fikir, bir hipotez edinmek için bulguları değerlendiriyorlar başlangıç için pek alışıldık görünmüyor bu. | TED | والأمر الآخر المثير للاهتمام هو استخدامهم لهذا الدليل للوصول إلى فكرة، ولوضع فرضية عن العالم المحيط، قد تبدو بعيدة الاحتمال للغاية في البداية. |
diğer ilgimizi çeken şey -- sensörleri seviyoruz -- bir şeylerin interneti için rampa üssüne sahip olabileceğiniz fikri. | TED | والأمر الآخر المثير للإهتمام - نحن نحب أجهزة الإستشعار - هو فكرة امتلاك تشويش هوائي لأنترنيت الأشياء. |
Buarada olan bir diğer ilginç şey ise şu ki istihbarat büroları ve kim olduklar önemli değil -- hepsi ürünleri bilgi olan ya da sınırlı erişimi olan bilgilerin işlendiği sanayilerdir. | TED | والأمر الآخر المثير للاهتمام الذي يحصل هنا حقيقة أن وكالات الاستخبارات -- ولايهم أياً تكون -- فجميعهم يعملون في صناعة حيث السلع الأساسية هي المعلومات، أو تقييد الحصول على المعلومات. |
Ve diğer problemim kendimle ilgiliydi. | TED | والأمر الآخر كان متعلقا بي |
Buna yön veren diğer büyük şey de otomatikleşme, ulaşır ulaşmaz hiç gözden kaçmaksızın tüm bu teknolojinin kulanılmaya başlanması ve teknoloji kendini gösterdiğinde ellerimizi kaldırıp "Ama biz yapmadık, teknoloji yaptı" demek. | TED | والأمر الآخر هو المحرك الرئيسي لهذا هو التشغيل التلقائي، الذي يعتبر الموزّع لكل هذه التكنولوجيا بمجرد وصولها، مع عدم وجود أي نوع من أنواع الرقابة، ثم بمجرد ظهورها هناك، كأننا نرفع أيدينا ونمضي "ونلقي باللوم على التكنولوجيا." |
Bir diğer güzel yanı, sadece kamerayı döndürmekle kalmıyor, zamanı da kontrol ediyoruz. Bu çubuğu kaydırarak zamanı ileri alabilir ve günbatımının ISS'den nasıl görüneceğine bakabiliriz. 90 dakikada bir günbatımı oluyor. (Kahkaha) Pekâlâ, ya geri kalanı? | TED | والأمر الآخر الرائع، وليس فقط أنه يمكننا تحريك آلة التصوير، نستطيع أيضا التحكم في الوقت، أستطيع سحب هذا الشيء هنا لتحريك الوقت نحو الأمام، والآن يمكننا أن نرى ما الذي يبدو عليه غروب الشمس في ISS، ويحصل لديهم كل 90 دقيقة. (ضحك) حسنا، ماذا عن بقيته؟ |
diğer ciddi yıkıcı ve hatta bence daha sinsi olan ders ise bu zihniyeti kabul etmekten ileri gelen bu zihniyeti kabul edenlerin kabul ettiği bir pazarlık, ki o da şu: Ancak ve ancak kendini, politik güce sahip olanlar için, yeterince zararsız, yeterince göz korkutmayan bir hâle getirmeye istekli olursan denetimin tehlikelerinden özgür olabilirsin. | TED | والأمر الآخر المدمر حقاً وباعتقادي أنه الدرس الأكثر مكراً والذي يأتي من قبول طريقة التفكير هذه هو أن هناك اتفاقاً صريحاً بأن الناس الذين يقبول بطريقة التفكير هذه قد رضوا بها، وهذا الاتفاق هو: إن كنت مستعداً لجعل نفسك غير مؤذٍ بما فيه الكفاية وغير مهدِّدٍ بما في الكفاية لأولئك الذين يمتلكون النفوذ السياسي، إذن وفقط إذن يمكنك أن تكون حراً من مخاطر الرقابة. |
diğer meseleden ne haber? | Open Subtitles | والأمر الآخر ؟ |