Burada ayakta durup konuşmak için bana verilen süreden söz etmiyorum. | TED | أنا لا أتحدث عن الوقت، الوقت الذي أملكه للوقوف هنا والتحدث. |
Ve uzaktaki arkadaşlarla konuşmak onlarla aynı odada birlikte oturuyormuşsunuz gibi olacak. | TED | والتحدث إلى صديق بعيد جدًا سيكون مثل جلوسكما معًا في نفس الغرفة |
Ama saat 16:00'da çıkmak zorundayız bu da törenden sonra takılmayacağız fotoğraf çekilmeyeceğiz ve insanlarla sohbet etmeyeceğiz anlamına geliyor. | Open Subtitles | لكن يجب أن نغادر قبل الساعة 4 وهذا يعني لا قضاء وقت بعد الحفلة في التقاط الصور والتحدث مع الناس |
Şimdi o cesaretin ete kemiğe bürünmüş hali çünkü burada durup hepinize konuşma yapacak. | TED | الآن هي تجسيد للشجاعة، لأنها ستقوم بالوقوف هنا، والتحدث معكم جميعا. |
Yanına gidip onunla tekrar konuşmalısın. | Open Subtitles | حسنا عليك العودة اليه والتحدث معة مرة أخرى |
- Burada oturup, konuşabiliriz. - Güzel. Fazla fırsatımız olmamıştı. | Open Subtitles | يمكننا الجلوس هنا والتحدث جيد لم يتح لنا التحدث معا كثيرا من الوقت |
Annesi ile konuş, hastanede çalıştığı insanlarla konuş. | Open Subtitles | التحدث مع صديقاتها، والتحدث إلى والدتها، التحدث الى الناس انها تعمل مع في المستشفى. |
Şimdi, istersen, aynı bara gidip, aynı birayı içebilir hergün aynı insanlarla konuşabilir ya da Özgürlük Çanı'nı yalayabilirsin. | Open Subtitles | والان اذا اردت يمكنك الذهاب للحانة نفسها واخذ الشراب نفسه .والتحدث للناس نفسهم , او يمكنك لعق جرس الحرية |
Gece vakti özel bir görüşme ayarlayabiliriz ya da o konuşur ben de onun anılarını kaydedibilirim. | Open Subtitles | ربما نعمله اجتماع خاص بالليل أو يستطيع القدوم والتحدث إلي وأنا أستطيع تسجيل استعادته للماضي علي شريط فيديو |
Mesela tam şimdi toplara çok fazla odaklanırsam, aynı anda hem gevşeyip hem de sizinle konuşmam mümkün değil. | TED | لذا على سبيل المثال، الآن، إن ركزت كثيراً على الكرات ، لن يكون هناك مجال للاسترخاء والتحدث معكم في نفس الوقت. |
İngilizceyi konuşmaya, öğrenmeye yaklaşık bir yıl önce başladım. | TED | بدأت تعلم الانجليزية والتحدث بها منذ عام تقريبا |
Ama ne olursa olsun, bunu öğrenmenin tek yolu oturup konuşmak. | Open Subtitles | ولكن مهما يكن ، فالطريقة الوحيدة لمعرفة ذلك هي الجلوس والتحدث |
Biz insanlar aynı anda çok fazla şeye odaklanabiliriz. Bu arada, araba kullanırken telefonla konuşmak iyi bir fikir değil. | TED | نحن البشر فقط نستطيع الانتباه لعدة أشياء في وقت واحد، لهذا، بالمناسبة، القيادة والتحدث في الهاتف ليست بفكرة جيدة. |
Çamaşır, bakkal alışverişi, buraya gelmek ve seninle konuşmak. | Open Subtitles | الغسيل، التسوّق للبقالة، القدوم إلى هنا والتحدث معك. |
Bir gün uğra da oturup sohbet edelim. | Open Subtitles | لماذا لا نتوقف يوماً ما ثم يمكننا الجلوس والتحدث معاً |
Kütüphanede erken okur-yazarlığın beş sakini ile alakalı programlar sağlıyoruz: oynama, şarkı söyleme, konuşma, okuma ve yazma. | TED | في المكتبة، نقدم برامج تستند إلى خمسة مبادىء أساسية للتعلّم المبكر: اللعب والغناء والتحدث والقراءة والكتابة. |
Sağlıklı bir tepki ama bu öfkeyi doğru yönlendirmen gerek. Maris'le konuşmalısın. | Open Subtitles | رائع هذا جيد وصحي لكن عليك توجيهه بشكل صحيح والتحدث معها |
O zaman buluşup bunu konuşabiliriz Betty. | Open Subtitles | اذا نستطيع حل مشاكلنا معا والتحدث بتحضر عن هذا يا بيتي. |
Geri dön ve şerifinle konuş. | Open Subtitles | عندما نعود، عليك الذهاب والتحدث مع مديرك بالشرطة |
Ha unutmadan; tıp fakültesi sınıfıma gelip öğrencilerle biraz konuşabilir misin? | Open Subtitles | أن لم يكن لديكي مانع بالمجيئ والتحدث مع طلاب فصلي |
- Lütfen durup benimle konuşur musun? | Open Subtitles | ،أترى، كل ما عليك فعله هو التوقف والتحدث معي، حسنٌ؟ |
- Gidip onunla konuşmam lazım, değil mi? - Evet. | Open Subtitles | انا مضطره لذهاب والتحدث معه ، أليس كذلكـ؟ |
Yemeye, içmeye ve konuşmaya vaktimiz var. | Open Subtitles | لدينا الوقت الكافى لتناول الطعام , الشرب والتحدث |
Çalışman için seni yalnız mı bırakayım, ...yoksa biraz konuşalım mı? | Open Subtitles | هل يجب أن أتركك لعملك أو يمكنى الجلوس والتحدث لفتره ؟ |
Bütün gün burada oturup babamla seks hakkında konuşabilirim ama gitmem gereken bir toplantı var. | Open Subtitles | حسناً , بإمكاني الجلوس والتحدث طوال اليوم عن عن الجنس , مع والدي لكن , لدينا اجتماع آخر |
Bir araya gelip konuşmamız gerektiğini söylediğimde, seni korkuttum mu? | Open Subtitles | هل أخفتك حين قلت أن علينا اللقاء والتحدث معاَ ؟ |
Köpeklerin evime telefon etmekten bana emirler vermekten, karımla konuşup ona... | Open Subtitles | ان زواحفك لاتشعر بالندم من الأتصال ببيتى و اعطائى الأوامر والتحدث لزوجتى وكأنها.. |
El ele tutuşup oturur, konuşuruz. | Open Subtitles | يمكننا الإمساك بأيدي بعضنا أو الجلوس والتحدث |