Onlar genetik olarak paranoyak, bencil ve güvenilmez yaratılmışlar. | Open Subtitles | كنت المعدلة وراثيا أن تكون بجنون العظمة و الأنانية والغدر. |
"Aldatmayı ve ihaneti konu alan bu roman, "eski bir askerin hikayesini anlatıyor. | Open Subtitles | هذه الرواية المفجعة عن الخيانة والغدر, تروي حكاية جندي سابق |
Çünkü sadakatsizlik yapanları sağından solunda darbe vuranları ve kıskançlığı gördü | Open Subtitles | لكن جزاءه كان الخيانة والغدر والكراهية والغيرة |
Hayallerindeki saray komplolar, ihanet, sadakatsizlik ve ahlaksızlık dolu bir yer haline geldi. | Open Subtitles | قصر أحلامك أصبح مأوى للمؤامرات والخيانة والفسق والغدر والفناء |
Aldatma, ihanet ya da sahte sadakat yok. | Open Subtitles | الخداع والغدر أو الإخلاص الكاذب |
Ayrıca etrafım yetersiz ve hainlerle dolu olmuş olmasaydı böyle bir yol izlememe gerek kalmazdı. | Open Subtitles | لَمَا تماديت لذلك لو لم تحاصرني أسهم العجز والغدر من كلّ اتّجاه. |
Görülerimin kaynağı yalan ve ihanetti. | Open Subtitles | رؤياي تستند على الخداع والغدر. |
Sahtekarlığın ve hâinliğin yatağı. | Open Subtitles | سرير ممهد لقلة النزاهة والغدر من الخلف |
- Olmaz. Hayatım boyunca adaletsizliğin ve sahtekarlığın dürüstlük bayrağı çektiğini gördüm. | Open Subtitles | قضيت حياتي ارى الظلم والغدر |
Nefesin doğranmış havuç ve düzenbazlık kokuyor! | Open Subtitles | يفوح منك رائحة الخداع والغدر |
Bütün o nağmertliği ve kahpeliği. | Open Subtitles | وتم إتهامنا بالجُبن والغدر |