Ancak ben kendimi küresel ısınma sorununu çözmeye ve füzyonu gerçekleştirmeye adadım. | TED | لكنني قررت أن أستغل حالتي في حل مشكل الاحتباس الحراري، وتحقيق الانصهار. |
Bu canlı bilgisayarın tanımı, beyin aktivitelerinin etkileşimi ve motor bir amacın gerçekleştirilmesidir. | TED | هذا هو تعريف الحاسوب الحيوي، تفاعل من خلال نشاط الدماغ وتحقيق هدف حركي. |
Sahip olduğun herşeyi feda edebilmeli ve kendi tutkularını gerçekleştirebilmek için güce dönüştürebilmeliydin. | Open Subtitles | أحلامك هي شيء كنت تضطر إلى التضحية بكل شيء من أجل وتحقيق لنفسك. |
Birleşmiş Milletler soruşturması ailenin bize anlattığı bir çok detayı doğruladı ve Afgan polisinin şikayeti işleme alınmıştı. | Open Subtitles | تحقيق سري للأمم المتحدة أكّد الكثير من التفاصيل التي أخبرتنا بها العائلة، وتحقيق للشرطة الأفغانية كان جاريًا. |
İç işleri soruşturması benim güvenilirliğime gölge düşürüyor. | Open Subtitles | وتحقيق للشؤون الداخلية يثير الشك حول نزاهتي |
Bak, rakiplerim hepsini tüketip, sosyal medya ve alışveriş üzerinden paraya çevirmeye odaklıydı. | Open Subtitles | منافسي ركزوا على التعامل مع الأمر وتحقيق الدخل عن طريق التسوق والتواصل الاجتماعي |
Bir diğer sorunumuz ise, kadınlar profesyonel başarılari ve kişisel hedefleri arasında zor seçimlerle karşı karşıya kalmaları. | TED | لدينا ايضا مشكلة اخرى، وهي أن النساء يواجهن خيارات أصعب بين النجاح المهني وتحقيق الذات. |
Diyaspora'daki Ganalıları, Ganada değişimi... ...başlatmaya ve Gana'ya demokrasiyi getirmeye yönlendirebildik. | TED | كانت لدينا القدرة على حشد الغانيين في الشتات والتحريض على التغيير في غانا وتحقيق الديمقراطية في غانا. |
Ama pazaryeri gibi bir imkanı olmuştu, ve edinilebilir sağlık ve eğitime ulaşabilme güvencesinin sağlanabildiği bir toplulukta yaşamıştı, çocukları ve torunları, gerçek amaçları ve gerçek hayalleri takip ederek yaşayabiliyorlardı. | TED | لكن لأنه توفرت لها فرصة السوق، عاشت في المجتمع الذي يوفر الأمان بالحصول على رعاية صحية وتعليم بأسعار في متناول اليد، أستطاع أطفالها وأطفالهم العيش حياة لهدف حقيقي وتحقيق أحلام حقيقية. |
ve kritik kitleyi elde eden fikirler tamamen popüler hükumetteki politik eylemciliğin ne olduğuyla alakalıdır. | TED | وتحقيق تلك الأفكار هو كل شيء للنشاط السياسي في الحكومة الشعبية |
ve bunu müthiş bir ön sevişmenin ortasında yapıyor ve ihtiyaçlarını karşılayarak. Yani karşılıklı dışlayıcı bir şekilde değil. | TED | وهي تفعل ذلك وهي تحظى بملاطفة رائعة وتحقيق احتياجاتها. لذا فإنها لا تستبعد بعضها البعض. |
Huzur ve dinginliği satın alamaz ya da zamanını tayin edemezsiniz. | TED | لا يمكنكم شراء، وتحقيق أو ترسيخ الصفاء وراحة البال. |
Bireylerin esneklik, cesaret ve kişisel sorumlulukla ayağa kalkıp ekonomik başarı elde edeceklerine dair bir görüş var. | TED | هناك رواية، فكرة عن المرونة والمثابرة والمسؤولية الشخصية يستطيع الناس النهوض بأنفسهم وتحقيق النجاح الاقتصادي. |
Onlara mektup yazdık, kutulara koyduk ve hediyeleri elimizle teslim etmek ve samimi aktivizm gerçekleştirerek onlarla tartışabilmek için yıllık genel kurula gittik. | TED | وكتبنا إليهم الخطابات ووضعناها في الصناديق، وذهبنا إلى الجمعية العمومية السنوية لتسليم الهدايا وتحقيق هذا النوع من النشاطات العاطفية حيث أجرينا مناقشات معهم. |
Yapılış amacı insanların tutkularının peşinden gittikleri, zanaat öğrendikleri ve tatmin oldukları bir barınak olmasıydı. | TED | صممت لتكون ملاذا، حيث يستطيع الناس تتبع شغفهم بإتقان الحرف، وتحقيق الكمال. |
Bunun bu hastanalere etkisi ise bizim konsultasyonumuzun ikinci yilinin sonunda verim ikiye katlandi ve finansal iyilesme de var. | TED | أثر ذلك كان أن هذه المستشفيات ، وفي السنة الثانية بعد تشاورنا ، تمكّنت من مضاعفة انتاجها وتحقيق انتعاش مالي كذلك. |
Görevimiz, bakıcılara, sağlıklarını koruyabilecekleri ve hayatlarına tekrar bir denge getirebilecekleri bir saha açmaktır. | TED | هذفها تمكين مقدمي الرعاية من العناية بصحتهم الشخصية و سلامتهم وتحقيق توازن أكبر في حياتهم. |
ve üzerinde çalıştığım bu cinayet soruşturması... | Open Subtitles | وتحقيق القتل هذا الذي لا زلت أُجريه |
O'Bannon soruşturması. | Open Subtitles | وتحقيق (أوبانون) |