Bana sokulunca yanına eğildim ve onların Birleşik Arap Emirliği hükümdarları olduğunu, ülkesinin gelişimi ve birliği için uğraştıklarını anlattım. | TED | بينما انحشرت بجانبي، انحنيت وفسرت لها أن هؤلاء هم حكام الإمارات العربية المتحدة الذين عملوا بجد للإرتقاء بأمتهم والحفاظ على وحدتها. |
İşte bu yüzden Afganistan'daki birliği hala onu arıyor. | Open Subtitles | لهذا وحدتها البحرية في "أفغانستان" مازالوا يبحثوا عنها. |
Paula'nın birliği saldırıya uğramış. | Open Subtitles | وحدتها كانت تحت هجوم |
Onun Yalnızlığını ve Big Ben büyüklüğündeki biyolojik saatini istismar ederek zaten yeterince zarar verdin. | Open Subtitles | لقد سببت ما يكفي من الأضرار حتى الآن استغلال وحدتها ، و ساعتها البيولوجية المشابهة لـ(بيج بين) |
Yalnızlığını teskin edecek birini mi arıyordu? | Open Subtitles | "وكانت تسعى لأن تخفف من وحدتها" |
Bu onun birliği. | Open Subtitles | -هذه وحدتها. |
Yalnızlığını benimle paylaşmak istemişti. | Open Subtitles | لقد أرادت أن تشاركني وحدتها |