Ya da sarhoş ve üzgün olduğun zamanlarda üniversitedeki sevgiline çektiğin erotik mesajlara değinirim. | Open Subtitles | أوه, وكيف أحيانا, عندما تكوني ثملة وحزينة ترسلين رسائل الى صديقك أيام الكلية |
Kendi kendime bu kadın neden bu kadar güzel ve üzgün diye düşündüm. | Open Subtitles | وقلتُ لنفسي: لماذا هذه المرأة جميلة جداً وحزينة جداً. |
Bu kadar şirin ve üzgün olmak çekilir şey değil. | Open Subtitles | يبدو مخزيا أن تكوني جميلة وحزينة |
Uzun yıllar önce mutsuz, uzak bir diyarda sert, siyah kayalardan oluşan kocaman bir dağ varmış. | Open Subtitles | منذ سنوات عديدة للغاية في أرض نائية وحزينة كان يوجد جبل هائل مصنوع من الأحجار السوداء الخشنة |
Sadece benimle olmadığında... yalnız ve mutsuz olması en iyi fikirmiş gibi geliyor. | Open Subtitles | أنا فقط أَعتقدُ ذلك إذا هي لَيستْ مَعي... الشيء الأعدل لكُلّ شخصِ إذا هي لوحدها وحزينة. |
- Duygusal] [Nefes verme sesi] Bir daha seni, bezgin ve kederli görmek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أراك مهمومة وحزينة من جديد |
Tahta çıktığın için mesut lakin ölümüm yüzünden kederli olacaksın. | Open Subtitles | سعيدة بتوليكِ، وحزينة بموتي. |
Sözleri kızgın ve hüzünlüydü. | Open Subtitles | الكلمات كانت قويّة وحزينة نوعاً ما |
Belki yalnız ve üzgün olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | ربما فكرت أنكِ كنتِ وحيدة وحزينة. |
"Kızgın ve üzgün." dedi. | TED | "معتوهة وحزينة" أخبرتني هكذا. |
Yalnız ve üzgün bir kadın. | Open Subtitles | امرأة وحيدة وحزينة |
Soğuk ve üzgün. Aynı senin gibi. | Open Subtitles | باردة وحزينة مثلك تماماً |
- Ellerim boş ve üzgün kaldı... | Open Subtitles | - يدى أصبحت فارغة وحزينة... |
ve üzgün. | Open Subtitles | وحزينة |
O fazla kilolu ve mutsuz. | Open Subtitles | شيلي زائدة الوزن بشكل خطير وحزينة |
Ne kadar kederli olursa olsun | Open Subtitles | وحزينة كما هي عادة |