Toprak ve suyla, ölüler ve pirinç tarlalarıyla yaşayan ellerle, bir insan yapabiliriz. | Open Subtitles | مع التربة والماء مع الموتى وحقول الرز بأيدٍ مفعمة بالحياة نستطيع بناء إنسان |
Bu pamuk tarlalarını, bu pirinç tarlalarını, bu tütün tarlalarını ve bu şeker tarlalarını düşünün. | TED | فكروا بحقول القطن هذه ومزارع الأرز وحقول التبغ ومزارع السكر. |
çoğu tarım emisyonları ; tropik ağaçları yok etmeden, hayvanlardan metan gazıyla ve pirinç tarlalarından ve gübre nikrik ositlerinden gelmektedir. | TED | وأهم مصادرها ناتجة عن إزالة الغابة الاستوائية، والميثان عن الحيوانات وحقول الأرز، وأكسيد النيتروز عن الإفراط بالأسمدة. |
Meşe ağaçları, buğday tarlaları ve üzüm bağlarıyla muhteşem bir yer. | TED | إنها خلابة، بأحراش البلوط وحقول القمح وتكعيبات العنب. |
Şelaleri ve çimenli çayırları vardı, sonsuza kadar beslenecek yıldız yapraklar onların ve ailelerinin üzerinde yükseliyordu. | Open Subtitles | كان هناك شلالات وحقول أعشاب ونجوم شجر تكفى للتمتع الى الأبد والشروق يشرق عليهم مع عائلتهم |
Eski çiftlik evi, bağ ve üzümler mi? | Open Subtitles | المنزل الريفي القديم وحقول العنب والثمار و كل شيء |
110 ve Cornfields arasında bi yerde, yayan. | Open Subtitles | في مكان ما مشياً على الأقدام بين الكيلو110 وحقول الذرة. |
Babam çocukken orada, gerçekten de, yemyeşil tarlalar ve çayırlar vardı. | Open Subtitles | عندما كان أبي شابَا كَانَ هناك المراعي وحقول وخضراوات. |
Endüstri bu bölgeye araziler ve şeker kamışı alanlarıyla gelmiştir ancak okyanusta başka tür bir zenginlik vardır. | Open Subtitles | تأتي الصناعة لهذه المنطقة من الأرض وحقول قصب السكر لكن هناك نوع آخر من الثروة في المحيط |
İbikli turnaların beslenebilmesi için sulak arazilere ihtiyaçları vardır ve çeltik tarlaları da kurbağa, yılan balığı, salyangoz gibi avlar için mükemmel bir ortam sağlar. | Open Subtitles | يحتاج ابو منجل المتوج االمجثم للطعام، وحقول الارز هي المكان المثالي لمطاردة الانقليس ، والضفادع والقواقع |
Kafkasya'daki petrol yataklari etrafinda kapanacak devasa bir kiskaç harekâti planlamaktadir ve Orta Dogu'da Rommel'le, Misir üzerinden oralara ilerlemektedir. | Open Subtitles | خطط لحصار كبير يطبق على حقول النفط فى القوقاز وحقول النفط فى الشرق الاوسط مع تقدم روميل عبر مصر |
ve o yerçekimi alanları etrafındaki yerçekimi kurallarını rasgele değiştirerek püskürüyor. | Open Subtitles | وحقول الجاذبية تنفجر وتُغيِّر قوانين الجاذبية في المنطقة حولها. |
Yüzlerce millik alanda çiftlikler ve pirinç tarlalarından başka bir şey yok. | Open Subtitles | من مكان لايوجد به غير المزارعين وحقول الارز بعيدا بمئات الاميال |
Şehirleri, petrol sahalarını görüyoruz, hatta denizdeki balık filolarını bile fark edebilirsiniz. ki bu da gezegenimizin ne kadar büyük bir kısmına hakim olduğumuzu gösterir ve gece vaktinde çoğunlukla kullandığmız enerji aracılığıyla bunu yapıyoruz. | TED | سنشاهد المدن، وحقول النفط يمكنكم حتى تمييز أساطيل الصيد في البحر، يبدو أننا نسيطر على جزء كبير من كوكبنا، وخاصة من خلال استخدام الطاقة وهو ما نراه هنا في الليل. |
Afrika'daki altın madenleri, petrol sahaları, büyük çiftlikler yabancı yatırımcıların mülkiyetinde olduğu ve bu hayati kaynaklar Batı'ya gönderildiği sürece Afrikalı göçmen akışı devam edecek. | TED | طالما أن مناجم الذهب وحقول النفط والمزارع الكبيرة في أفريقيا لا تزال مملوكة من قبل المستثمرين الأجانب وهذه الموارد الحيوية تُشحن للغرب، فإن تدفق المهاجرين الأفارقة سيستمر. |
bağnaz olduğumuzu ve arka bahçemizdeki pamuk tarlasında kabarık etekle yürüdüğümüzü düşünüyordur." | TED | "ويعتقدون أننا متشددون وأننا نتجول بتنانير موسعة وحقول القطن في الخلفية." |
Rengarenk kiremitli çatılarımız, tipik Arnavut kaldırımlı sokaklarımız ve çok zengin tarlalarımız var. | Open Subtitles | لدينا أسقف ملونة مغطاة بالقرميد، شوارع مرصوفة بشكل نموذجىّ... وحقول غنية جداً. |
Gelincikler ve bir arpa tarlası var. | Open Subtitles | ذكرت بها نبات الخشخاش وحقول الشعير |
Hedef, Hazar Denizi ve Kafkasya bölgesindeki petrol sahaları. | Open Subtitles | هدفهم: بحر قزوين وحقول النفط القوقازية |
İdeoloji tarlalarda ve pirinç üretim alanlarındaydı. | Open Subtitles | ...الأيديولوجية كانت في السهول وحقول الأرز |