- Bu odada tek başıma saatler geçirdim. | Open Subtitles | أمضيت الكثير من الساعات وحيدًا في هذه الغُرفة |
Nasıl gidiyor birader? Piçlerle dolu bir barda tek başıma içiyorum. | Open Subtitles | -حسنٌ . أشرب الخمر وحيدًا في حانة ملؤها المعاتيه، وتلك الفتيات تبدو أشدّ عتهًا. |
Yürüyorum caddede tek başıma | Open Subtitles | أمشي وحيدًا في الشارع |
Yaptığım şey ise bir dairede yalnız yaşamak ve sadece çalışmaktı. | TED | فما فعلتُه هو العيش وحيدًا في شقة، وعملت فقط. |
Belki ben hayatımda değer verdiğim kişiler için yapmış olsaydım bu düğünde yalnız olmazdım. | Open Subtitles | ربما لو فعلتُ أمرًا منها للناس الذين أهتمّ بشأنهم فما كنتُ وحيدًا في هذا الزفاف |
Kabul etmem gerek, onu yalnız bahçeye çıkarana kadar bayağı sağlam oynadınız. | Open Subtitles | وإنّي أعترف لكِ، لم تُخطئي حتّى وضعتُه وحيدًا في ساحة السّجن. |
Yürüyorum caddede tek başıma | Open Subtitles | أمشي وحيدًا في الشارع |
Yürüyorum caddede tek başıma | Open Subtitles | "أنّي أمشي وحيدًا في الشارع" |
Ve pis bir sokakta, yalnız başına kan kaybından ölüme terk edildi. | Open Subtitles | وقد غادر هذه الحياة وهو ينزف وحيدًا في زقاق قذر. |
İşte ve özel hayatında yalnız biri. | Open Subtitles | لقد كان وحيدًا في العمل وفي حياته الخاصة |
O mağarada yalnız başına üç hafta geçirdi, ve henüz başka bir maymun öldürmedi. | Open Subtitles | قضى ثلاثة أسابيع وحيدًا في ذاك الكهف، ولم يشغّل محركاته بعد. |
Pis bir hayvan gibi yalnız başına bir kafeste ölmeyi hak ediyorsun. | Open Subtitles | فإنك تستحقّ الموت وحيدًا في قفص، إذ أنك حيوان قذر. |
Ama okulda İnsan Genomu Projesi'ni duyduğumda yalnız olmadığımı anladım. Eşsiz ata genlerimizle sağlık potansiyelimiz ve hastalıkları ilişkilendirmeye çalışırken. | TED | لكن تطلب مني الأمر بلوغ المدرسة الثانوية، من خلال مشروع الجينوم البشري، لأدرك أني لست وحيدًا في محاولة ربط أصولنا الوراثية الفريدة من نوعها بإمكانيتنا الصحية وعنايتنا الصحية ومرضنا. |