Ama daha az cesaret ve daha fazla gurur gösterdiğinden dolayı, tanrılardan biri bir tavşanı tuttu, yüzüne fırlattı ve ışığını azalttı. | TED | وبسسب غروره وعدم شجاعته، التقط أحد الآلهة أرنباً ورماه في وجهه فخفَتَ ضوؤه. |
Bu yüzden ödülü aldı ve göle fırlattı. | Open Subtitles | لذا أَخذَ الكأسَ ورماه في البحيرةِ |
Büyük bir taş alıp ileri doğru fırlattı ve daha taş kara düşmeden, yere kapandı. | Open Subtitles | ... أخذحجركبير ورماه أمامه ثم انبطح راقداً قبل أن يسقط الحجر على الثلج |
Beni yere yatırdı yine taşı aldı ve yine ileri fırlattı. | Open Subtitles | ... ثمانبطحت ... و أخذحجر ورماه مرة أخرى |
Ve parayı yüzümüze fırlattı. | Open Subtitles | -بالتأكيد ... ورماه في وجوهنا. |