"İşleyen demir pas tutmaz." ne demek diye sordu. | Open Subtitles | وسألني عن معنى شيء مُدور يدور بود أن يجمع أي من الوسخات |
Eddie, bu şekilde öğrendiğin için üzgünüm ama Vic geldi ve bana, işler nasıl gidiyor diye sordu. | Open Subtitles | ايدي اكره أن تسمع ذلك ولكن فيغ أتى إلي وسألني كيف تجري الأمور |
Daha sonra başka bir avukat gelip ellerimi yıkayıp yıkamayacağımı... sorduğunda çok sarsıIdım. | Open Subtitles | وقد صدمت لاحقا عندما جاءني أحد زملائي المحامين... وسألني إذا ما كنت غسلت يدي بعدها... |
Daha sonra başka bir avukat gelip ellerimi yıkayıp yıkamayacağımı... sorduğunda çok sarsıldım. | Open Subtitles | وقد صدمت لاحقا عندما جاءني أحد زملائي المحامين... وسألني إذا ما كنت غسلت يدي بعدها... |
Dün büroma uğradı ve bana çok tuhaf sorular sordu. | Open Subtitles | جاء إلى مكتبي بالأمس وسألني أنواع من الأسئلة الغريبة |
ve bana şu soruyu sordu: "Peki bu yeni bir milyon New Yorklu'yu nereye yerleştirmeyi düşünüyorsun?" | TED | وسألني لذا أين سوف تضعين المليون الإضافي من سكان نيويورك |
Çünkü bana söyledi ve benden kondom istedi. | Open Subtitles | . قال لي وسألني عن الواقي الذكري وأعطيته؟ |
(Gülüşmeler) ve bana şunu sordu -- (Alkışlar) "Peki bu kiraladığın saklama biriminde ne taşıyordun?" | TED | (ضحك) وسألني (تصفيق) "هذا المخزن الذي دفعت إيجاره، ماذا يوجد بداخله؟" |
Dışarı çıktığında beni aradı ve oyuna geri dönmesi için yapabileceği bir iş var mı diye sordu. | Open Subtitles | انظر، اتصل بي عندما خرج، حسنًا؟ وسألني إن كان لدي أي شيء له يساعده على دخول اللعبة مجددًا |
Dışarı çıktığında beni aradı ve oyuna geri dönmesi için yapabileceği bir iş var mı diye sordu. | Open Subtitles | انظر، اتصل بي عندما خرج، حسنًا؟ وسألني إن كان لدي أي شيء له يساعده على دخول اللعبة مجددًا |
O da dükkanını kapatıyordu ve ve eve kadar bırakayım mı diye sordu. | Open Subtitles | كان يغلق متجره وسألني إن كنت أريد توصيله للمنزل. |
Balon hayvanlardan ister miyim diye sordu. | Open Subtitles | عندما أتى مهرج مع الفجر، وسألني إن كنت أريد بالونًا على شكل حيوان. |
Geçenlerde Berkeley'den bir meslektaşım Gibor Basri bana e-posta yolladı. Çok ilginç bir tayf gönderdi ve "Bir bakar mısın?" diye sordu. | TED | ذلك اليوم, زميلي من بيركلي غيبور بِسري, أرسل إلى إلكترونيًا طيف مثير للإهتمام وسألني: " هل لك ان تنظر إلى هذا؟" |
Oğlum Julian arayıp birlikte bir film yapmayı isteyip istemediğimi sorduğunda, bunun tekrar bir şeyler paylaşmak için güzel bir şans olabileceğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | (عندما اتصل بي ابني (جوليان وسألني إن أرغب في تصوير ،فيلم معه فكّرت أنها ربما فرصة للمّ الشمل |
Bir koruma beni girişte durdurdu ve rahatsız edici sorular sordu, çünkü genel varsayımları şu ki eğer Njeryalı bir kadın otelde tek başına giriyorsa bir seks işçisidir. | TED | استوقفني حارس عند المدخل وسألني بضعة أسئلة مزعجة، لأنه في افتراضهم التلقائي أن امرأة نيجيرية تدخل إلى فندق بمفردها يعني أنها بائعة هوى. |
Bay Gardner'in rüşvet verdiği iddia edilen şu üç yargıç hakkında sorular sordu. | Open Subtitles | وسألني عن الثلاثة قضاة " الذين مفترض أن السيد " غاردنر قد قام برشوتهم |
O zaman niye beni arayıp cinayetle ilgili sorular sordu? | Open Subtitles | لماذا اتصل بي إذاً وسألني عن جريمة قتل؟ |
Cüce en sevdiğim cikletin tekrar meşhur olacağını söyledi ve kuzeni Laura Palmer'a benzemiyor muymuş, ki benziyordu. | Open Subtitles | أخبرني القزم بأن علكتي المفضلة ستعود بأبهى حلة وسألني ما إذا كانت قريبته تشبه "لورا بالمر"، وكانت تشبها بالضبط |
Geçen yıl annem ve içinde bulunduğu bilim insanları ekibi başarıya ulaşan ilk Progeria Tedavi Çalışması'nı yayımladı ve bu nedenle NPR benimle bir röportaj yaptı, John Hamilton bana şunu sordu: "İnsanların seninle ilgili bilmesi gereken en önemli şey ne?" | TED | في العام الماضي قامت أمي وفريقها من العلماء بنشر أول دراسة ناجحة لعلاج مرض الشياخ، وبسبب ذلك، أجرت إذاعة الراديو المحلية مقابلة معي (NPR) وسألني (جون هاملتون) سؤالاً: "ما هو الشيء البالغ الأهمية و الذي ينبغي على الناس معرفته عنك؟" |