| Modern toplumla ilgili diğer şey ve neden bu endişeye yarattığı Toplumun merkezinde insan-olmayan hiçbir şey olmamasıdır. | TED | الشيء الاخر المتعلق بالمجتمع الحديث، وسبب تسبيبه لهذا القلق، هو اننا لا نملك في مركزه شيء غير انساني. |
| Biliyorsunuz bu Noel şeyi sandığım kadar zor değil ve neden bu kadar çok eğleniyorlar bu tek bir kişiye bağlı olmalı | Open Subtitles | أعتقد عيد الميلاد شيء لَيسَ صعب كمايَبْدو وسبب المرحهم يعود الي اي اسخص |
| Bana sıcak yemek, başımı sokabileceğim bir çatı verdi bir de yaşamak için bir sebep. | Open Subtitles | أعطاني وجبة طعام دافئة،سكن جيد وسبب للإستمرار بالحياة |
| Yani, bunu söylememin sebebi şu bugün Montgomery Caddesi'ndeki bürolarında teste girdim. | Open Subtitles | حول السبب الذي ذكرت وسبب حديثى عن ذلك أنى مررت بالإختبارات اليوم |
| Tesadüfen bulduğumuz şey günümüzde pozitif psikoloji denen şey, ki bu benim bugün burada olma ve her sabah uyanma nedenim. | TED | ما مررنا به هو شيء يسمى علم النفس الايجابي وهو سبب وجودي هنا اليوم وسبب استيقاظي في الصباح كل يوم |
| Toparlanmayı bitirdim dediğimi biliyorum ama bitirmedim ve bitirmemiş olma sebebim, hiçbir şey yapmamış olmam ve yarına kadar çıkmış olmam lazım aksi takdirde depozitomu kaybederim. | Open Subtitles | أعرف أنّي قلتُ أني أنهيت الحزْم , لكني لم أنتهي بعد وسبب أنني لم أنتهي هو لأني لم أفعل أي شيء وعليّ أن أُنجزه قبل الغد |
| Ve de kiliseye gitmememin nedeni de çoğu kilisenin eşcinselleri pek düşünmemesi. | Open Subtitles | وسبب عدم ذهابي للكنيسة هو أن أكثر الكنائس لا يفكرون كثيراً بالشوّاذ |
| Katilin yöntemi aynıysa bu ipuçlarının her biri bir sonraki kurbanın öleceği zamanı, mekanı ve ölüm sebebini gösteriyor. | Open Subtitles | إذا كان القاتل يتبع نفس النمط، فكل واحد من الخيوط يشير إلى وقت ومكان وسبب وفاة الضحية التالية. |
| Onlara mısır yedirmemizin tek nedeni mısırın çok ucuz olması ve onları çabucak şişmanlatması. | Open Subtitles | وسبب اطعمنا لها الذرة هو رخصه ويجعلهم يسمنون بسرعة |
| Biliyorsunuz bu Noel şeyi sandığım kadar zor değil ve neden bu kadar çok eğleniyorlar bu tek bir kişiye bağlı olmalı | Open Subtitles | أعتقد عيد الميلاد شيء لَيسَ صعب كمايَبْدو وسبب المرحهم يعود الي اي اسخص |
| ve neden bu kadar zor terleme yapıyorsun? Çünkü AC için kompresör Bu güvertede de düştü. | Open Subtitles | وسبب تعرقك هو توقف المحرك في أجهزة التكييف المركزي أيضاً. |
| Okulu kimin ve neden kapattırmak istediğini bulamazsak hepimiz burgercide köfte çeviriyor olacağız. | Open Subtitles | ومالم نكتشف الفاعل وسبب فعله لهذا فسنقوم جميعاً ببيع الهمبرغر معاً |
| Pekala, Fiona düşerken tanka çarptı ve devrilmesine sebep oldu. | Open Subtitles | " ربما قوة جسد " فيونا ضرب الخزان وسبب سقوطه |
| Ben buna cinayet için gerekçe ve arama emri için muhtemel sebep derim. | Open Subtitles | أدعو ذلك دافعاً وراء القتل وسبب مُحتمل لأمر تفتيش قضائي. |
| Bana gidebileceğim bir yer ve sabah kalkmam için bir sebep verdin. | Open Subtitles | لقد اعطيتني مكان لاذهب اليه وسبب يجعلني استيقظ صباحاً |
| Başta bir radyo buzulbilimci olduğumu söylemiştim ve bunun bir şey ifade etmesinin sebebi buz tabakalarının içini görmek için buz-tesirli hava radarının ana aracımız olması. | TED | أخبرتكم بداية أنني عالم أدرس الجليد بالموجات الإذاعية، وسبب أهمية ذلك أن الرادار الهوائي المخترق لطبقات الجليد هو الأداة الرئيسة التي نملكها للرؤية داخل الصفائح الجليدية. |
| ve bunun sebebi ise hızla kentleşen bir gezengende yaşıyoruz. | TED | وسبب ذلك منطقي .. وهو اننا نعيش على كوكب يتمدن بصورة سريعة جداً |
| Ancak bu olayın üzerinde durma nedenim ağzından başka bir kelime çıkarmasını umut etmemdir. | Open Subtitles | وسبب توقفي هنا، السبب الذي آمل أن يختلف عن السيناريو الطبيعي. هو أن مايحدث، كما أعتقد بشدّة، |
| Ama kalmak için çok iyi bir sebebim vardı. Ve o da benim için aynısını yapardı. | Open Subtitles | وسبب واحد وجيّد للبقاء وكانت لتفعلها من أجلي |
| İnsanların bana gelme nedeni de güvenlerini boşa çıkarmayacağımı bilmeleridir. | Open Subtitles | وسبب قدوم الناس إليّ هُو لأنّهم يعرفون أنّي سأبقيهم أسرار. |
| Pekala, kurbanın ölüm sebebini ve zehirin kaynağını tespit ettik. | Open Subtitles | إذاً، أستطعنا تحديد مصدرالسم وسبب الوفاة |
| Şu an büyük jürinin önüne çıkmamış olmanızın tek nedeni başkanımızın buna tahammülünün olmaması. | Open Subtitles | وسبب عدم محاكمتكم حاليا هو أن في ذلك ضررٌ على المحافظ |
| Bu yüzden, meydana gelen her şeyin ve burada oluşumuzun sebebine E=mc² dayanak oluşturmaktadır. | Open Subtitles | لذا كلّ ما حدث وسبب وجودنا هنا e=mc² منشأهُ |
| şu yüzden bu hikâyeyi seviyorum, mutlu sonu için değil ama birisinin dikkatli bir şekilde doğru hedefi seçip her yıl ona bağlı kalmasını anlatıyor. | TED | وسبب حبي لهذه القصة ليس لأجل النهاية السعيدة، لكنها تظهر شخصًا اختار الهدف الصحيح بعناية، ثم التصق به عامًا بعد عام. |