Uzun ve mutlu bir yaşam istiyorsan, ikisinden de uzak dur. | Open Subtitles | إذا كنت تريد أن تعيش حياة طويلة وسعيدة أبقى بعيدا عنهم |
Kombine iş yapmaya alışığımdır, zevkle, söyledikleri gibi uzun ve mutlu bir yaşamın sırrıyla. | Open Subtitles | أَنا قادر على الجَمْع بين العمل و السرور الذي،يُخبرونَني بة،هو السِر إلى حياة طويلة وسعيدة |
Iolaus, ikinizin birlikte uzun ve mutlu bir hayat yaşayacağınızı biliyorum. | Open Subtitles | يوليوس، أَعرف بأنكما الإثنان سيكون لديكما حياة طويلة وسعيدة معاً |
İyi, mutlu ve canlı hissetmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أشعر بأنني مرتاحة وسعيدة و على قيد الحياة |
İki dünya arasında kaldı ama yine de mutluydu. | Open Subtitles | حبُست بين عالمين، وسعيدة جداً رغم ذلك |
Lane, eğer seni eve bir daha tok ve mutlu gönderirsem, annen beni öldürecek. | Open Subtitles | لين, أمك ستقتلني إذا أستمريت بإرسالك إلى المنزل متغذية وسعيدة |
Beni iyi etkileyecek, sağlam ve kaliteli özellikleri olan hayatı, nasıl iyi ve mutlu yaşayacağını anlayan birine ihtiyacım var, senin gibi. | Open Subtitles | أحتاج تأثيرا إيجابيا، شخص ما بنوعية صلبة وكبيرة شخص ما يبدو يفهم الحياة وكيف يعيشها بطريقة جيدة وسعيدة مثلك |
Hiç kimsenin ailesi tamamıyla normal ve mutlu olamaz. | Open Subtitles | لا توجد عائلة طبيعية وسعيدة تماما هل رأيت عندما كان يتحدّث عن منزله القديم؟ |
Uzun ve mutlu bir yaşam sürmek için genç insanlara herhangi bir tavsiyeniz var mı? | Open Subtitles | هل هناك من نصيحة تودين قولها للشباب عن ماهو سر العيش لحياة طويلة وسعيدة ؟ |
Güvende ve mutlu olduğunu sandığın gün gelecek ama o neşen ağzında bir küle dönüşecek. | Open Subtitles | سيأتي يوم تظنين فيه أنك آمنة وسعيدة ومتعتك سـ تستحيلُ رمادًا في فمك. |
Ve umarım uzun ve mutlu bir evlilik hayatın olur. | Open Subtitles | وأتمنى أن تحظى بحياة زوجية طويلة وسعيدة. |
Kız kardeşim çok gurur duyuyor ve mutlu oluyor; ilgi çekici ve araba temalı filmler çekmem için bankada 200 milyonum olduğunu duyduğunda. | Open Subtitles | ستكون فخورة وسعيدة لأني أمنت لنفسي وديعة بمبلغ 200 مليون دولار لعمل أفلام مبنية علي الشخصيات المسلية |
Bunlar sizin uzun ve mutlu bir hayat yaşamanıza yardımcı olur. | Open Subtitles | هذا سيساعدكم على عيش حياة أطول وسعيدة معا |
Diyelim ki çaresiz bir yazar yayıncısının üstün çabalarıyla ve cılız yeteneğiyle başarılı ve mutlu oluyor. | Open Subtitles | دعونا نقول الكاتب بائسة، من خلال جهود العليا للناشرها وموهبتها الجيدة فقط، يصبح ناجحة وسعيدة. |
Bu duygusal anı ölümsüzleştirmek istiyorum. Kocaman ve mutlu bir aileyiz. | Open Subtitles | أود إلتقاط مشاعر اليوم، عائلة واحدة كبيرة وسعيدة |
"Gün gelecek ve kendini güvende ve mutlu hissettiğin an neşen, ağzında küle dönüşecek ve o zaman borcun ödendiğini anlayacaksın." | Open Subtitles | سيأتي يوم تعتقدين فيه نفسك آمنة وسعيدة و فرحك سوف يتحول إلى رماد في فمك وسوف تعلمين أنه قد تم دفع الدين |
Onun böyle agulamasına bayılıyorum. Ne kadar huzurlu ve mutlu. | Open Subtitles | أحب رؤيتها وهي تُلاغي تبدو هادئة وسعيدة للغاية |
- Prens'in ölümünden sonra tahminimizce mutlu ve huzur bir hayat sürüp, aramızdan ayrıldıktan sonra Şatoyu, araziyi ve ünvanınızı alacaksınız. | Open Subtitles | بعد ذلك يفترض انها ستكون حياة طويلة وسعيدة أنت ستستلم القلعة والأرض وحقك الشرعي |
Evet. Hayattaydı ve çok da mutluydu. | Open Subtitles | نعم، وكان على قيد الحياة وسعيدة جدا. |
Büyük mutlu bir aile gibi yaşıyoruz, eyvallah... ama o şeyden tırsıyorum. | Open Subtitles | أننا عائلة كبيرة وسعيدة هنا، لكنها الشيء الذي يجعلني أشعر بالخوف دومًا. |
Çok gururlu ve mutluyum. | Open Subtitles | فسأكون فخورة وسعيدة |