Onu kontrol edemediler ve Onu bir rokete bindirerek uzaya fırlattılar. | Open Subtitles | لم يتمكّنوا من التّحكم به، لذا وضعوه في صاروخ ونقلوه للفضاء. |
ve onu fazla oyalanmadan uzay gemisine geri götürmeye karar verirler. Onu bir bisiklet sepetine atıp pedallara asılırlar. | TED | قرروا أن يعيدوه إلى سفينته الفضائية سريعا قدر الإمكان، و وضعوه في سلة دراجة هوائية، وانطلقوا بعيدا. |
Sağlık ekibi, onu büyük plastik torbaya koydular. | Open Subtitles | موظّفو الإسعاف وضعوه في كيس بلاستيكي كبير |
koydular helikoptere. Gönderdiler ailesine! | Open Subtitles | وضعوه في مروحية وأرسلوه إلى عائلته |
Kristalin içine koydukları kurşunun ağırlığı bu biliyor musun? | Open Subtitles | كما ترى, إنه حجم ما وضعوه في الكريستال, كما ترى؟ |
Kafama koydukları zehirden haberin var mı? | Open Subtitles | هل كنتِ تعلمين عن السُم الذي وضعوه في رأسي؟ -نعم . |
- Yakalayın ve hücreye tıkın şunu! | Open Subtitles | "إقبضوا عليه.. وضعوه في الزنزانة" |
- Bagaja tıkın şunu. | Open Subtitles | -كتفوه وضعوه في الخلف |
Onu bir çeşit tanık yer değiştirme programına almışlar. | Open Subtitles | أنهم وضعوه في برنامج مثل برنامج نقل الشهود |
Onu bir hastaneye yatırmaktır. | Open Subtitles | يبدو أنّه أفضل مكانًا له إن وضعوه في مستشفى. |
Onu bir taconun içine koydular! Korkunçtu. | Open Subtitles | لقد وضعوه في تاكو كان ذلك رهيبا |
Onu bir odaya koydular, ama bir doktor var onu muayene ediyor. | Open Subtitles | وضعوه في غرفة ولكن هناك طبيب بفحصه |
Onu minibüsün arkasına koydular. | Open Subtitles | ورجل آخر أصيب وضعوه في الخلف |
İçimize koydukları şey. | Open Subtitles | إنه ما وضعوه في داخلنا |
Benim ofisime koydukları salağı görmelisin. | Open Subtitles | عليك رؤية الأحمق الذي وضعوه في مكتبي ! |