Bu barbarlığa bir son vermek her iyi adamın vazifesi. | Open Subtitles | من واجب جميع الرجال الصالحين وضع حد لهذه الأعمال البربرية |
Beceriksiz olduğunu söylemiştim, buna bile bir son veremedin mi? | Open Subtitles | قلت أنك غبية ، لكن ألا يمكنك وضع حد لهذا |
Bu kambur balinalar öldürülüyorlar. Buna bir son vermek istediler. | TED | هذه الحيتان الحدباء كانت تُقتل. أرادوا وضع حد لهذا. |
Uyuşturucu savaşına son vermek topluluğu bir araya getiren asıl gündemdi. | Open Subtitles | وضع حد لحرب المخدرات كان جدول الأعمال الذي وحد المجتمع حقا |
Bulduğu zaman da, buna bir son verecek. | Open Subtitles | وعندما يفعل، انه هو gonna وضع حد لهذا. |
Artık bu nefrete son verelim. | Open Subtitles | دعونا وضع حد لهذه الكراهية الآن. |
Umarım dünya patlamak üzeredir de bu konuşmaya bir son verebiliriz. | Open Subtitles | هناك قضية. نأمل ، العالم على وشك أن ينفجر حتى نتمكن من وضع حد لهذه المحادثة |
Buna bir son vermek yapabileceğimiz en önemli şey. | Open Subtitles | وضع حد لهذا هو اهم شىء الآن يجب ان نفعله |
Dedi ki "Yaşamak için geçimimi sağlayamıyorum ve her şeye bir son vermek istiyorum" | Open Subtitles | قال وقتها لفوجيشما : حياتي لا تطاق اريد وضع حد لها |
Biliyorum muhtemelen benden nefret edeceksin, ama buna bir son vermeliyiz. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنك ربما ستكرهينني, ولكن نحن بحاجة إلى وضع حد لهذا |
Düşmanı takip eder, General Cope'u esir alır belki de bu sabah isyana bir son verirdik. | Open Subtitles | كان بأمكاننا مطاردة العدو وأمساك اللواء كوب ربما وضع حد للتمرد في هذا الصباح |
Fakat havamızın kalitesini çok daha saydam yapabilir ve eğer kendi sağlıklarını iyileştirmek için insanları harekete geçmeye teşvik edebilirsek o halde kirliliğe bir son vermek için birlikte eyleme geçebiliriz. | TED | ولكن باستطاعتها جعل نوعية هوائنا أكثر صفاءً. وإن استطعنا تشجيع الناس على إقدام خطوة لتحسين صحّتهم، عندها نستطيع أن نعمل سوياً على وضع حد للتلوث. |
Bu küçük kadın grubu savaşa bir son getirmeye azmetti. Ve bunun için de geleneklerini kullanmaya karar verdiler. Liberya'lı kadınlar genelde fazlaca mücevher takıp renkli giyinirler. | TED | هذه المجموعة الصغيرة من السيدات أصروا على وضع حد للحرب. و قرروا إستخدام تقاليدهم نفسها ليبرزوا وجهة نظرهن. النساء الليبيريات عادة ما يرتدين الكثير من المجوهرات و الملابس الملونة. |
Artık bekaret aldatmacasına bir son verme vakti geldi. | TED | لقد حان وقت وضع حد لخديعة العذرية. |
Sen buna bir son verebilirsin. Bu yaptığınız soytarılık. | Open Subtitles | ـ يمكنك وضع حد لهذا ـ أنّها مهزلة |
HIV merkezlerinde, mülteci kamplarında... Ancak aynı zamanda internette zorbalık ve erken yaşta evliliğe son vermek için | TED | في مراكز مكافحة الإيدز وفي معسكرات اللاجئين، وأيضاً حتى نتمكن من وضع حد للتنمر عبر الإنترنت وللزواج المبكر. |
İsa buna bir son verecek! | Open Subtitles | يسوع هو gonna وضع حد لك. |
Peki, buna neden son verelim? | Open Subtitles | إذًا لمَ علينا وضع حد لهذه القصة؟ |
Buna bir son verebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا وضع حد لذلك |