genellikle keme yılanı gibi büyük yılanları tüketirler; hatta kobraları bile yerler. | TED | وعادة ما يأكلون الثعابين الكبيرة مثل الثعابين الفئران، او حتي الكوبرا نفسها |
Bunların çalıştırılması, bakımı ve tamiri için gerekli olabilecek eğitimli personel mevcut değildir. Yüksek sıcaklıklara ve neme dayanamayabilirler. genellikle sabit ve güvenilir bir elektrik akımına ihtiyaç duyarlar. | TED | إذ قد تحتاج إلي فريق مدرب وهو غير متاح لتشغيل وصيانة وإصلاح تلك المعدات؛ وقد لا يتحمل الرطوبة ودرجات الحرارة العالية؛ وعادة ما تتطلب إمدادات كهرباء منتظمة ويُعتمد عليها. |
Bu karşılaşmalar genellikle mevsimsel ve çok kısa süreli olduğu için, | TED | عادة ما تكون قليلة, وعادة ما تكون مقيدة بالمواسم |
Sammy, normalde bu tür bir durumda sana yardım ederdim ama benim de çok büyük sorunlarım var dostum. | Open Subtitles | سامي, وعادة ما كنت أستطيع مساعدتك في هذا النوع من الحالات, ولكن حصلت على أكبر مشاكل الرجل لي, الخاصة. |
- Genelde, sonunda da bir şey olmadan dönerler. | Open Subtitles | وعادة ما يتبين أن شيء لم يحدث في النهاية |
tipik olarak üç çeşit cevap alırsınız. | TED | وعادة ما تحصل على ثلاثة أنواع مختلفة من الإجابات. |
Karanlıkta, penceresiz odalarda saklanırız ve genellikle güneş ışığından kaçınırız. | TED | نختبئ في الظلام، في غرف بلا نوافذ، وعادة ما نتفادى ضوء الشمس. |
genellikle buna dalgınlık deriz ancak aslında olan yürütücü işlevde bir sapma yaşıyor olmamızdır. | TED | وعادة ما ندعوها بالسهو، ولكن ما يحدث حقًا هو أن هناك هفوة تحدث في الوظيفة التنفيذية. |
Erkek sivrisinekler genellikle güneş battıktan sonra ufuk çevresinde sürü halinde toplanır. | TED | وعادة ما يتجمع البعوض الذكور في مجموعات حول الأفق، عادة بعد غروب الشمس. |
Söylemiş olsaydı, genellikle doğruyu söylerdi ama buna inanmazdım. | Open Subtitles | وإن كان قد قال ذلك ، ، وعادة ما قال الحقيقة ، وأود أن لا يعتقد ذلك. |
genellikle kalıp seni korurum, ama karına karşı oy kullanmak... | Open Subtitles | وعادة ما يهمني ان يبقى ويدافع عنك، لكن التصويت ضد زوجتك؟ |
Bunu yüzyıllardır yapıyor. genellikle bu kötü bir şey olarak görülüyor. | Open Subtitles | لكنه قام بذلك لقرون وعادة ما يكون شيءً سيءً |
genellikle bu hastanede senin gibi 10 ila 20 gence bakıyoruz. | Open Subtitles | وعادة ما لدينا هنا في المستشفى في أي مكان بين 10 و 20 المراهقين مثل نفسك. |
O da genellikle en kaltak kadına karşı olur. | Open Subtitles | وعادة ما يكون متوجها إلي أكثر النساء عهرا |
genellikle, mağaranın içindeki tavanı destekleyen su bittiğinde yıkılmalar başlar. | Open Subtitles | وعادة ما تنهار عندما لا يتوفر الماء الذي يدعم السقف في الكهف. |
genellikle ünlü birini kendilerine takıntı haline getirirler ve o kişinin de onları sevdiğini düşünürler. | Open Subtitles | يظنون الشخص المهووسيـن بـه يحبهـم ويعشقهـم وعادة ما يكـون شخصيـة مشهورة |
Farkındayım. normalde diğer hattan dinlerdim ama bu önemli. | Open Subtitles | أُدركُ ذلك وعادة ما أَستمعُ على الخَطِّ الآخرِ |
Büyükbabam normalde pamuk kullanırdı ama bazen eski gazete de koyardık. -Abby'ye götür lütfen. | Open Subtitles | جدي كان يستخدم القطن قليلا وعادة ما نخزنها في ورق الصحيفة |
- Genelde bir anneye rahatlamasını ve... ..doğum sancısına kadar kasılmalar olacağını söylerim | Open Subtitles | حسنا، وعادة ما أقول أم للاسترخاء ورصد تقلصات حتى أقرب إلى العمل بنشاط، ولكن... |
- Genelde selam veririm. | Open Subtitles | - وعادة ما نقول مرحبا. |
Geriye kalan denemelerde ise tipik olarak ikinci veya üçüncü öngörüleri doğru yanıttı. | TED | في بقية الحالات ، وعادة ما يكون أفضل تخمين ثان أو ثالث أفضل تخمين الإجابة الصحيحة. |
Sadece onu neyin tetikleyeceğini bilmiyorum, geçmişteki kitle dönüşlerine tipik bir tetikleyici eşlik etmiş aniden görünen yeni bir dönenin kitle dönüşlerini başlattığı görülüyor. | Open Subtitles | أنا فقط لا أعرف ما سوف يؤدي ذلك. القداس يعود في الماضي وعادة ما ترافق من قبل الزناد، |