Asıl önceliğimiz, toplumumuzdaki en korunmasız ailelerin her şeyden önce dağılmasını engellemek. | TED | تركيزنا الأساسي هو وقاية بعض الأسر الأكثر ضعفَا في مجتمعاتنا من الانفصال في المقام الأول. |
Mezuniyet balosu gibi yerler gençleri korunmasız seks ve bekaret kaybına itiyor. | Open Subtitles | الأحداث الخاصّة مثل الحفلة الكبيرة أضافت مكان ضغط على المراهقين الشباب لفقد عذريتهم والعمل في الجنس بدون وقاية |
İyi durumda hafif bir koruyucu yelek var. | Open Subtitles | لدينا سترة وقاية خفيفة الوزن وبحالة جيدة |
Yok, kasık koruyucu. | Open Subtitles | . كلا، بل أحزمة وقاية نعم ، كم ستدفع من المال |
Eğer babam koruma konusunu daha da abartırsa, yatak odamın etrafına hendek kazacak. | Open Subtitles | لو حصل ابي على وقاية سيبني خندقا بجانب غرفتي |
korunmadan seks yaptınız ve ona da bulaştırmışsın. | Open Subtitles | لقد مارستي معه الجنس بدون وقاية وتقَلتِ له العدوى |
Ve şuda doğrudur ki, üç önlem bir çareye eşittir. ama bu elbette, neyi önleyeceğimizi bildiğimizde geçerlidir. | TED | وكما قيل درهم وقاية خير من قنطار علاج ولكن شريطة أن نعرف ماذا علينا تجنبه. |
Mezuniyet balosu gibi yerler gençleri korunmasız seks ve bekaret kaybına itiyor. | Open Subtitles | الأحداث الخاصّة مثل الحفلة الكبيرة أضافت مكان ضغط على المراهقين الشباب لفقد عذريتهم والعمل في الجنس بدون وقاية |
Çocuğun korunmasız seks yaptığını ya da şırıngalarını paylaştığını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | تظن هذا الطفل يمارس الجنس دون وقاية أو يشارك الحقن مع أحد؟ |
Hamile kalmak için korunmasız seks yaptı. | Open Subtitles | و قررت أن تغريه و مارست جنس بدون وقاية بهدف أن تحمل |
Benim yaptığım tek şey, acı sosu taşımak ve gençleri korunmasız seksten uzak tutmaktı. | Open Subtitles | اعني, كل مافعلته هو حمل التشيلي ومنع مراهقين من ممارسة علاقة دون وقاية |
koruyucu elbise giyilmeli. Buraya kadın getirmiyorsun değil mi? | Open Subtitles | أحبذ أن أرتدي بدلة وقاية من التلوث، أنت لا تأتي بالنساء هنا، صحيح؟ |
Yüksek bulaşıcı hastalık riski bulunan çevreler veya ekolojiler veya toplumlarda anne sütü son derece koruyucu olabilir. | TED | أما في حالة البيئات أو الإيكولوجيا أو المجتمعات التي يزداد فيها خطر الإصابة بالأمراض المعدية، يمكن لحليب الأم أن يكون عنصر وقاية مدهش. |
O zaman koruyucu büyü de olmayacak. | Open Subtitles | والذي يعني عدم وجود تعاويذ وقاية |
Sivil koruma yasaları burada işlemez. | Open Subtitles | و ليست تعليمات حكومية أو وقاية مدنية لا يفترض أن تطابق إلى المساعي الغير إجتماعية |
Karın çocuğu senden aldı ve mahkemeden bir koruma emri çıkarttı. | Open Subtitles | لذا - لذا زوجتك - أخذت إبنك وأصدرت أمر وقاية منك |
O kızla korunmadan anal seks yaptın lan. | Open Subtitles | لقد قمت للتو بمعاشرة تلك الفتاة من الخلف بدون وقاية. |
Otuz erkekle birbiri ardına korunmadan seks yapsam bile hiçbir sorun olmazdı. | Open Subtitles | أنا من المحتمل أَنْ آخذَ جنس بدون وقاية مَع 30 رجلِ، واحد بعد الآخر مباشرة، وستسير الأمور بشكل جيد |
Cihazı kullanan birine karşı önlem olarak sanırım. | Open Subtitles | أظنها آليّة وقاية ضدّ كل من يستعمل الجهاز |
Eldiven yoksa, sevişmek yok. tedbir olarak. | Open Subtitles | لا وقاية, لا غواية تلك هي قاعدتي |
Yeni kuyular için Kaçak Önleyici Ekipmanları onlar sağlamak istiyor. | Open Subtitles | لتوفير معدات وقاية من أجل الآبار الجديدة |
Tabiatın içinde
... vücutlarımızda güneş kreminden başka bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء على أجسامِنا لكن وقاية من الشّمسَ 120. |
Kimlik yok ama telefon numarası olan bir bardak altlığı bulduk. | Open Subtitles | لا توجد هوية، لكن ثمة وقاية عليها رقم هاتفي |
Bu hiç de küçük bir başarı değil, çünkü cildiyecileri dinlerseniz, bir kadeh bardak dolusu güneş kremi sürmelisiniz diyorlar. | TED | لم يكن هناك اي تسامح فيما يخص ذلك لان علماء البشرة ان استمعت لهم يقولون انه يجب ان نستخدم ما يعادل كأس الفودكا من مرهم وقاية البشرة |