Savaşın kargaşasında yere bastığınızda ayağınızın altındaki şey çamurlaşmış kan, kusmuk, idrardır ve arkadaşlarınızla düşmanın iç organları birbirine benzer. | Open Subtitles | ضمن فوضى المعركة، عندما تتحوّل الأرض تحت قدميك إلى أنهار دماء وقيء وبول، وتتشابه أحشاء أصدقائك وأعدائك. |
Arabada yaşıyor olmalılar kesin, çünkü bok ve kusmuk doluymuş içi. | Open Subtitles | ربما كانوا يعيشون في السيارة ايضا لأن رائحتها تبدو كأنها بول وقيء |
Osuruk yastıkları, sihir numaraları, sahte kusmuk. | Open Subtitles | -حشو صاخب، خدع سحريّة، وقيء مزيّف |
İki kundakçılık kurbanı, 35 yaşında kalp krizi ve seri halde kusan 3 yaşında bir bebek; daha saat 5 olmadı bile. | Open Subtitles | ضحيتين في حريق و شخص بعمر 34 عاما جلطه قلبية وقيء طفل ذو 3 سنين |
- Zıpkın, karanlık ve gemilerde kusan denizciler falan. | Open Subtitles | وقيء البحارة في السفن .وكل هذه الأشياء |
Görmem istendi çünkü hastanın ağrı, kusma ve mide bulantısı gibi şikayetleri vardı. | TED | طُلب مني رؤيتها لأنها تعاني من ألم، وغثيان وقيء... |
Ayın 21'inde mide bulantısı, yorgunluk, halsizlik ve kusma şikayetiyle girişi yapıldı. | Open Subtitles | أُحضرت إلى هنا في الواحد والعشرين من الشهر الحالي تعاني من غيثان، وإرهاق، وضعف، وقيء (سوزان) |
- Evet, kan, dışkı, kusmuk. - kusmuk. | Open Subtitles | أجل، دمٌ وبراز وقيء |
Bu Mark, bütün gece ayakta kaldı. ateş ve kusma. | Open Subtitles | أنه (مارك) ، كان مستيقظ طوال الليل يعاني من حرارة وقيء |