Bazen derinliğinin dışında olmak Sorun değil. | TED | ولا بأس أن تكون في مستوى يفوقك أحياناً. |
Eminim ki bazı kızlar buna kanıyordur ve Sorun değil. Anlıyorum. | Open Subtitles | بالطبع بعض من الفتيات ستندفع لمثل هذا الهراء, ولا بأس في ذلك, أنا متفهم |
Tamam, kimsenin bana söyleyecek bir şeyi yok. Ama Sorun değil çünkü dinlemenizi istiyorum. | Open Subtitles | حسنًا، ليس لدى أحدكم شيء ليقوله ليّ ولا بأس بهذا لأنني أريدكم أن تسمعوني جميعًا.. |
Sorun yok çünkü arabalara geri dönüyoruz. | Open Subtitles | ولا بأس بهذا، لأنه يمكننا أن نعود إلى فقرة السيارات |
Sana karşı neler hissettiğini biliyorum, benden yana Sorun yok. | Open Subtitles | اعرف شعورها حيالك ولا بأس بذلك |
Dinle, bazı şeyleri asla öğrenemezsin. Bu önemli değil. | Open Subtitles | اسمعي، بعض الأشياء لن تعرفيها أبداً، ولا بأس بهذا |
Senin en kötü tarafını zaten biliyordum, ama Sorun değil. | Open Subtitles | انا بالفعل اعرف الامر الاسوء بالنسبة لك ولا بأس |
Sende bu yok, olsun. Hiç Sorun değil. | Open Subtitles | إنك تفتقر إلى هذه الملَكات بداخلك، ولا بأس بهذا على الإطلاق. |
Bizimle paylaşmak istemememen Sorun değil ama biriyle paylaşman gerektiğini cidden düşünüyorum. | Open Subtitles | ولا بأس إن لم ترِد مشاطرتنا إيّاها. لكن ينبغي أن تعيد النظر في مشاطرتها مع أحد. |
Pekâlâ, tek yapacağın şey bir tane daha form doldurmak. Endişelendiğin şey buysa, Sorun değil. | Open Subtitles | إنها مجرد أوراق طلبات علينا يجب تعبئتها لا داعي لتنزعج ولا بأس |
Şehrin yarısı bu işin üzerini kapatmaya çalışıyor ama bu benim için Sorun değil. | Open Subtitles | يبدو أن نصف المدينة تحاول الأمر ولا بأس عندي بذلك. |
Eğer benim gibiyseniz, biraz korku ve kaygınız varsa, Sorun değil. | Open Subtitles | إذا كنتم مثلي نوعاً ما هناك بعض الخوف والذعر ولا بأس بذلك |
Sorun değil; çünkü ben de ona bayılmıyordum. | Open Subtitles | ولا بأس بذلك لأنني لم اكن معجبة بها قطاً |
- Evet. Onunla konuştum, Sorun yok. | Open Subtitles | لقد تحدثتُ معه ، ولا بأس معه بهذا |
- Kocama parayı vermeyeceksin. Sorun yok. - Hayır. | Open Subtitles | لن تدعمي زوجي ماديًا، ولا بأس في هذا- كلا- |
"Bu senin için önemli ve bence Sorun yok." | Open Subtitles | ".. إنه أمر مهم بالنسبة لك، ولا بأس بذلك بالنسبة لي" |
"Christians" (Hristiyanlar) kelimesi, bunda bir Sorun yok. | TED | إنها كلمة "مسيحيون"، ولا بأس بها. |
Bunda Sorun yok. Biliyorsun, her şey yolunda. | Open Subtitles | ولا بأس بهذا ،تعرف لا بأس |
Bilginiz olsun diye söylüyorum, bu meseleyi Donna'ya da sordum ve onun için bir Sorun yok, hatta emin olmak için bir daha sordum aynı cevabı verdi. | Open Subtitles | حسناً، سأعلمكم أنني سألت (دونا) عن هذا الأمر ولا بأس لديها به وكي أتيقّن، سألتها مجدداً بعد ذلك -ونفس الإجابة |
Ve onlara bir şekilde, o kadar uzun yaşamayacağımı bildiğimi söyle, ve önemli değil. | Open Subtitles | وأخبريهم بأنني بطريقة ما كنت أعلم بأنني لن أعيش طويلاً ولا بأس بذلك |
Tanrı'ya inanmıyorsun biliyorum ve duanın gücüne de inanmıyorsun, önemli değil. | Open Subtitles | أعلم انك لاتؤمن بالرب وانك لا تؤمن بقوة الدعاء ولا بأس بذلك |