Orta Batı'daki rakamlar çok yüksek. Harika bir şey bu. | Open Subtitles | وأرقامك كانت مرتفعة جداً في الوسط الغربي من البلاد وهذا شيء رائع |
Adsız Alkolikler'deymişsin. Bana hiç söylemediğin bir şey bu. | Open Subtitles | ولكنك في مجموعة لمدمني الكحول وهذا شيء لم تخبرني به |
Güzel bir şey bu; çünkü çocukları hiç sevmem. | Open Subtitles | وهذا شيء إيجابي لأنني لا أحب الأطفال |
Ve bu farkına varılacak büyüleyici bir şeydir, özellikle 14 yaşındaysanız. | TED | وهذا شيء رائعٌ جداً يمكنك ان تدركه خاصة عندما تكون في 14 من عمرك . |
Sağlam asılıyorsun, ki bu da bir şeydir. | Open Subtitles | .إنّك تحاول الصمود .وهذا شيء جيّد |
Yani koalisyon sisteminde bu çok önemli ve insanlar ve şempanzelerde bu durum benzer. | TED | لذا فإن هذا جزأ أساسي في نظام التحالف، وهذا شيء مشترك بين البشر والشمبانزي. |
Ancak tabii bu su geçiti Gibraltar gibi bir yerdeyse veya bu örnekte Kızıl Deniz'de, çok sayıda çok uzun kirişler inşa etmemiz gerekir, bu da harika olur, öyle değil mi? | TED | لكن بالطبع إذا كان هذا المعبر البحري في مكان ما مثل جبل طارق، أو في هذه الحالة، البحر الأحمر، سنقوم في الواقع ببناء بحور متعددة فائقة الطول، وهذا شيء مذهل، أليس كذلك؟ |
bu da iyi bir şey. Bu yanlış. Çok tehlikeli. | Open Subtitles | ـ وهذا شيء جيّد ـ هذا خطأ، إنه خطر |
Satın alamayacağın veya çalamayacağın bir şey bu. | Open Subtitles | وهذا شيء لا يمكنك شراؤه ولا سرقته. |
Satın alamayacağın veya çalamayacağın bir şey bu. | Open Subtitles | وهذا شيء لا يمكنك شراؤه ولا سرقته. |
Şu anda üzerinde çalıştığımız şey bu. | TED | وهذا شيء كنا نعمل عليه |
Mühim olan bu! Senin için de sağladığım bir şey bu. | Open Subtitles | وهذا شيء أقدمه لك أيضاً |
Ve benim yapmak istediğim şey bu. | Open Subtitles | وهذا شيء حقاً أريده |
Çok daha önemli bir şey bu. | Open Subtitles | وهذا شيء اكثر فائدة بكثير |
Artık evdesin, bu da bir şeydir. | Open Subtitles | حسناً, انت في المنزل الآن, وهذا شيء جيد |
Adam hala onu atmadı, bu da bir şeydir. | Open Subtitles | لم يرمِها خارجاً، وهذا شيء يستحق الذكر. |
Bizse sizi hayatta istiyoruz. bu da bir şeydir, ne dersiniz? | Open Subtitles | ونحن أردناك حياً، وهذا شيء مؤثر، صحيح؟ |
Ve bu çok önemli, sadece kendimiz için değil, tüm sevdiklerimiz için. | TED | وهذا شيء شديد الأهمية ليس لأنفسنا وحسب، ولكن لكل الذين نحبهم. |
bu çok heyecan verici ve biraz da korkutucu bir durum. | TED | وهذا شيء يدعو للحماس والخوف في الوقت ذاته. |
bu da mantıklı. Öylesine eşsiz bir bakış açısı ki. | TED | وهذا شيء يمكن إدراكه. إنها وجهة نظر فريدة. |
bu da bir yarışmaydı ve benim daha yeni başladığım bir şey. | TED | الذي كان أيضا منافسة، وهذا شيء مجرد بداية للعمل بها. |