"وهُو" - Translation from Arabic to Turkish

• Ki

Sonra silahlara sizin götürebileceğinizi düşündük. Ki siz de götürdünüz.
توقعنا أيضاً أنّكم لربّما تقودونا للأسلحة، وهُو ما فعلتُم بالفعل.

Tek çıkış yolu şu kapıdan Ki o da kilitli.
السبيل الوحيد للخروج هُو من ذلك الباب، وهُو مُوصد.

Onu insansız hava aracıyla öldürdüler ve şimdi ört bas ediyorlar Ki bu aslında o kadar çılgınca değil.
قاموا بقتله بطائرة بدون طيّار، ويقومون بالتغطية على الأمر الآن، وهُو أمر ليس جامحاً للغاية.

Ve üç gün sonra sana bunun çam ağacı özü olduğunu söyleyecekler Ki bu çok mantıklı çünkü ayakkabısına batmış bir çam iğnesi var.
وسيقولون لك بعد ثلاثة أيّام أنّه زيت صنوبر، وهُو أمر منطقيّ، لأنّ هُناك غصن صنوبر عالق على نعل حذائه.

Ki bizim de oraya gidip karşı önlemi devreye sokmamız gerekiyor.
وهُو المكان الذي يجب علينا الذهاب إليه لتنصيب الإجراء المُضاد.

Tamam m? Ayrıca cevap vermiyor. Bu da demek oluyor Ki şu anda barda çalışıyor!
وهُو لا يردّ، ممّا يعني أنّه يُقدّم المشروبات في الحانة، وحيث أنّ الحانة صاخبة جداً.

Ki bu da büyük ihtimalle ölümüne sebep olan şey. Kafatası içinde..
وهُو على الارجح ما قتلها، فإنّ لديها إصابة جسيمة داخل الجمجمة.

İçinde kime gittiği belli olmayan bir sürü havale vardı Ki bu da tehlike işareti demek.
كانت هُناك عدّة إسهامات لكن بدون أسماء، وهُو يعتبر إشارة تحذير عالية.

Biraz kabadayılık gerekli Ki bu da senin uzmanlığın.
يتطلّب بعض التظاهر بالشجاعة، وهُو ما قد يكون مُناسباً لكِ.

Ki bu da 90 metre aşağıda olduğumuz hesaba katılırsa pek mümkün değil.
وهُو أمر مُستبعد بشدّة، نظراً لأننا بعمق 300 قدم.

Eminim geçmişlerdir. Sanırım ben, senden daha evhamlıyım, Ki bizi iyi bir...
مُتأكّد من ذلك، أعتقد أنّي أكثر قلقاً منك، وهُو ما يجعلنا فريق جيّد، صحيح؟

Sol tarafında bir kesik izi var Ki katil buradan organları kuruma süreci başlamadan çıkarmış.
وهُو ما استخدمه القاتل لإزالة أعضاؤها قبل البدء في عمليّة التجفيف. -لكن كيف ماتت؟

Evet, Ki bu da yazarcada "tüm geciktirmeler kabul edilir" demek,
نعم، وهُو تعبير الكاتب لـ"مُرحّب بكلّ التأجيلات". إذن ماذا كان؟

Güvenini kazanıp dosyalarını çalmak için Ki onu öldürmeden önce dosyaları da çaldı zaten.
لكسب ثقتها حتى يسرق ملفها... وهُو ما فعله قبل أن يقتلها.

Ki bu bayağı saçmaydı, çünkü ben büyüktüm ama güçlü değildim.
وهُو أمر مجنون لأنّي ضخم، ولستُ قويّاً.

sosyologların kontroller üstüne iki düşünce ekolü vardır: iç kontroller Ki bu bizde yok keza sisteme giremiyoruz ve dış kontroller Ki bu da hala bir seçenek olarak duruyor.
العالم الإجتماعي لديه فكرتين عن التحكّم: التحكّم الداخلي، وهُو ما لا نملكه لأننا لا نستطيع وُلوج النظام، وتحكّم خارجي، وهُو ما يزال خياراً أمامنا.

Ağlıyordu, Ki bu hiç yapmadığı bir şeydir.
تبكي، وهُو أمر لمْ تفعله قط.

Bay Marquette akşam 8 gibi geldi. Rezervasyonu yoktu, Ki bu çokta alışılmadık bir durum değildir.
جاء السيّد (ماركيت) في حوالي الساعة الثامنة، بدون حجزٍ مُسبق، وهُو أمر عاديّ.

Diyelim Ki dondurma kamyonetine saklanan Jack'di ve korktuğu için kimseye söylemedi.
لنقل أنّ (جاك) كان يختبئ في شاحنة البوظة، وهُو خائف من ذكر ذلك لأحد.