"ووجود" - Translation from Arabic to Turkish

    • bir
        
    • olması
        
    Amaç, bizden daha büyük olan bir şeyin hizmetinde bir şeyler gerçekleştirme ihtiyacı. TED ووجود الغاية: الشوق لفعل ما نقوم به في خدمة شئ أكبر من أنفسنا.
    Bu kokulara karşı hassasiyetimiz ve onları kötü koku olarak değerlendirmemiz bizi çürümüş gıdalara ve bunlarda bulunan hastalıklara karşı bizi uyaran evrimsel bir mekanizma olabilir TED قد تكون حساسيتنا لهذه الروائح وتأويلها على أنها روائح كريهة آليةً متقدّمة تحذّرنا من الطعام المتعفّن ووجود المرض.
    Alçak bir zemine sahip olmak insanları projelerini tamamlamaktan alıkoyan mali engeli kaldırmak demektir. TED ووجود أرضية منخفضة يعني أيضاً أننا نزيلُ الحاجز المالي الذي يمنع الأشخاص من انجاز المشروع.
    Hayatıma devam etmeliyim ve eşyalarının bende olması bunu fena zorlaştırıyor. Open Subtitles حسنٌ, أردُ المضي قدماً ووجود هذه الأشياء من حولي تُعيق ذلك
    Olasılık modellerinin olması ve bu dünyada sevginin, mirasımızın bir parçası olduğuna dair umut beslemekle ilgili. TED الأمر يتعلق بوجود نماذج الإمكانية، ووجود الأمل أن الحب هو جزء من إرثنا في هذا العالم أيضاً.
    Gençlerimize ayrıca, yanıp tutuştukları şeyleri vaat ediyorlardı: Önemli olmak, kahramanlık, aidiyet ve amaç duyguları, onları kabul eden ve seven bir topluluk. TED كما أنهم يعدون شبابنا بأشياء يتوقون إليها: الأهمية والبطولة والشعور بالانتماء ووجود هدف مجتمع يحبهم ويقبل بهم.
    Kolonlar mimarinin bir parçasıydı ve onların varlığı daha derin yaşamamızı sağlıyordu. TED تلك الركائز كانت جزء من هندستنا، ووجود تلك الركائز يساعدنا في عيش حياةٍ أكثر عمقاً.
    Kadınların varlığı da, kadınların genel temsilinde bir yükselişi hiçbir şekilde garanti edemez. TED ووجود النساء بحد ذاته لا يضمن زيادة في التمثيل العام للنساء.
    Yetişkinlere yönelik bir ponpon kız filmiydi. Open Subtitles وهي كون الفيلم للكبار فقط, ووجود مشجعة به.
    İçki ve el altında da bir silah olunca-- Open Subtitles و أظن انه مع الشراب ووجود سلاح فى متناول يده
    Arabalı iki kişi bir adamı ihbar etmiş. Arkada kan içinde bir kadın varmış. Open Subtitles مكالمة الطواريء من سـائقين للسـيارات شـاهدت رجل يقود سـيارتها ووجود لإمرأة مجروحة في الخلف معه
    Dini bir destek grubu, daha çok bir tartışma topluluğu, yaşamın anlamı, Tanrı var mı? Bütün bu şeyler. Open Subtitles أقرب إلى جمعية للمناظرات حول معنى الحياة ووجود الرب وما إلى ذلك
    İkisinin de boğazı kesilmiş, kollarında dirsekten bileğe kadar bir bacaklarında ise kalçadan kasığa doğru kesikler var. Open Subtitles قطع الحنجرة ، وجود جرح بليغ عمودي في ذراع واحدة من الرسغ للكوع ووجود جرح بليغ عمودي من أسفل الساق لأعلى الفخذ
    bir oto süsleme garajı ve bunlardan birine sahip olduğuna bakarsak solumaması gerektiğini bildiğini söyleyebiliriz. Open Subtitles أنّه استعمل كميةً كافية ومن مظهر هذا المكانِ ووجود هذه يبدو أنّه عرف ضرر هذا الاستنشاق
    Hepimiz yorucu ve uzun saatler çalışıyoruz ve herkesin sevebileceği birinin olması bence iyi bir şey. Open Subtitles وجميعنا نعمل ساعات طويلة ووجود شخص الجميع معجب به اعتقد ان هذا شيء جيد
    Arada istisnalar olması bu gerçeği aslında değiştirmez. TED ووجود بعض الاستثناءات لا يغير من تلك الحقيقة على الاطلاق
    Yaşadığınız ev ailenin etrafında olması bunlar kötü şeyler miydi? Open Subtitles أعني, المنزل الذي كنت تعيش فيه, ووجود عائلتك حولك هذه كانت أوقاتً سيئة؟
    Mevsimlerin olması Dünya'daki yaşamın gelişmesi ve eksenin eğimini dengelemek için çok önemlidir. Open Subtitles وجود الفصول هام للغاية لنشأة الحياة على الأرض. ووجود بعض الاتزان في الميل على محورها،
    Ama kullandıkları arabanın boş ve kanla kaplı olması. Open Subtitles لكن حقيقية هي أنهم فقدوا من السيارة أثناء القيادة ووجود بعض الدماء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more