Ama eğer bu izne ihtiyaç duyarsanız, işte burda. bekliyorlar, bekliyorlar, onlar bir sonraki adımda gidecekleri yeri göstermenizi bekliyorlar. | TED | ولكن في حالة انك منتظر الاذن أنهم ينتظرون وينتظرون لتوضح لنا أي نذهب بعد ذلك. |
Zevk almak yerine, o işe tahammül ediyorlar ve haftasonunu bekliyorlar. | TED | إنهم يتحملون، بدلا من أن يتمتعوا، وينتظرون نهاية الأسبوع. |
Hepsi senin sanayi hakkındaki kararlarını bekliyorlar. | Open Subtitles | كلهم واقفون احتراما وينتظرون بأنفاس مكتومة بياناتك التي ستبثها على الصناعة |
Su aygırları havuzda belirli bir yere gelince kımıldamadan durup, bekler. | Open Subtitles | عندما تصل أفراس النهر لبقعة محدّدة في البركة، لا يحرّكون ساكناً، وينتظرون. |
Uçan balık ekibi okyanusta dolaşıp onları aramak yerine oturup balıkların onlara gelmesini beklemek zorunda. | Open Subtitles | بدلاً من الإنطلاق حول المحيط باحثين عن الحدث، تعيّن على طافم السمك الطائر أن يعدّو له وينتظرون قدوم السمك إليهم. |
Kendilerini iyi hissedene kadar beklerler ve sonra birdenbire hevesleri geçiverir. | Open Subtitles | وينتظرون حتى يرضون على أنفسهم ثم غبار المرآة الصغيرة يظهر ويختفي |
Bazı türler düzeltme içindi sözkonusu kişiyi etkisiz hale getirip, gelip almalarını beklerlerdi. | Open Subtitles | لذا منهم من يشلون حركة الضحية وينتظرون مدربيهم ليأتوا ويلتقطوه |
İnsanlar, yemek ve hediyeler getirip... Karanlığın içinde... Onur konuğunun gelmesini bekleyeceklerdi... | Open Subtitles | يحضر الناس الطعام والهدايا وينتظرون وصول ضيف الشرف في الظلام |
Yiyebilecekleri bir şeyin sesini duyana kadar durup öylece bekliyorlar. | Open Subtitles | إنهم يجلسون وينتظرون حتى يسمعوا شيئا ً يشبه الغذاء |
Bu insanlar burada çalışıyor ve bekliyorlar sıcakta oturuyorlar ve sıcak numarası yapıyorlar. | Open Subtitles | يجتهد هؤلاء الناس وينتظرون طيلة حياتهم للانتقال إلى هنا، يتحملون الحرّ متظاهرين بأنه ليس حراً ويفرضون تلك القوانين. |
Kızıl orduya karşı kullanacakları büyük ve modern silâhları boş yere bekliyorlar. | Open Subtitles | وينتظرون دون جدوى أسلحة أحدث وأكبر لإستهداف الجيش الأحمر |
Doğrusunu yapıyorlar, savunma hattı kurup dışarıda bekliyorlar | Open Subtitles | يفعلونها صح, طوقوا المنطقة وينتظرون الدعم |
Ancak bakımını ihmal eden pek çok yaşlı insan var, öylesine uzun bekliyorlar ki hayatı tehdit eder hâle geliyor ve doğrudan daha pahalı olan yoğun bakıma gidiyorlar. | TED | ولكن هنالك الكثير من كبار العمر الذين يتفادون الرعاية وينتظرون حتى تصبح حياتهم مهددة، والتي تحيلهم إلى الرعاية الحثيثة المكلفة. |
Çünkü birinci çalışmada, çocuklar neyin pozitif ya da negatif değerlendirildiğini bilmiyordu, en güvenli yolu takip etme eğilimindeler ve kumandaya basmak için sırtımı dönene kadar bekliyorlar. | TED | لأنه في الدراسة الأولى، كان الأطفال يجهلون ما سيتم تقييمه بشكل إيجابي أو سلبي، فيميلون لسلك الطريق الأكثر أمنًا وينتظرون استدارتي ليضغطوا على جهاز التحكم. |
Çoğu insan harekete geçmeden önce birkaç içki içer ve yemek sonrasını bekler. | Open Subtitles | أغلب الناس يحتسون بضعة مشروبات وينتظرون حتى تعطيهم الشجاعة الكافية للتحرك، عادة بعد العشاء. |
Erkek ışığını yakar ve bekler. | Open Subtitles | الذكور يظهرون علاماتهم وينتظرون |
Ve bekler, ve uyur ve bekler ve bekler. | Open Subtitles | ... وينتظرون وينامون ثم أنتظار |
Avınızı izlemek. Ve zehirin etkisini göstermesini beklemek. | Open Subtitles | يُبقون على الجوع ويراقبون، وينتظرون مفعول السم. |
Savaş patladığında yükü almak için beklemek üzere demirlediler. | Open Subtitles | كان يرسون وينتظرون لأخذ البضائع عندما اندلعت المعركة |
Çünkü onlar güçlüdür ve yağmurun gelmesini beklerler. | Open Subtitles | لأنّهم يحافظون على قواهم وينتظرون نزول المطر |
Onlar törenler düzenlerlerdi ve hamilelik yaşına girene kadar beklerlerdi ve sonra onlar.. | Open Subtitles | كانوا يقيمون تلك الطقوس وينتظرون حتى تبلغ الفتيات سناً كافية ليصبحن حبالى |
Evime kadar takip edip eve dönmemi bekleyeceklerdi. | Open Subtitles | ويتبعوك إلى منزلي وينتظرون عودتي للمنزل |