Elbette. Dostlarımızın Darken Rahl'ın yolculukları hakkında bir şeyler duymuş olmasını umuyor. | Open Subtitles | بكل تأكيد ، انه يأمل أن أصدقائنا هناك سمعوا عن شئ ما |
Bu duyguların ortak çıkarımıza hizmet etmesini umuyor. | Open Subtitles | كان يأمل أن تعود تلك المشاعر علينا بالفائدة المتبادلة |
Şimdilik sadece böcekler, ama memelilere kadar çıkabileceğini umuyor. | Open Subtitles | الحشرات فقط حتى الآن ، غير انه يأمل أن يجد طريقة ليجعلها تعمل مع الثدييات |
Görünüşe göre genç bir adam, burada bir hayat kurmayı umuyordu. | Open Subtitles | وترجل منها رجل شاب يأمل أن يعمل اسلوب حياة خاصة بهِ. |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
Bir ayı buz deliklerinden yararlanarak sadece saldıracak kadar yakına gelebilmeyi umut edebilir. | Open Subtitles | الدبّ يأمل أن يقترب منه حتى ينقض عليه عبر استغلال الثقوب الجليدية الذائبة |
San Francisco'ya gidiyordu. Avustralya'ya bilet bulmayı ümit ediyordu. | Open Subtitles | . لقد كان فى طريقة لسان فرانسيسكو . كان يأمل أن يبحر لاستراليا |
Tepeciğin gölgesine saklanmış tekboynuzları arıyor ve kimsenin onu bulmamasını umuyor. | Open Subtitles | ـ ـ ـ أتعلمين , إنه يبحث عن وحيد القرن و يأمل أن لا يجده أحد |
Yıl dönümümüzü kutlamaya devam edeceğimi umuyor. | Open Subtitles | يقول أنّه يأمل أن أستمر بالاحتفال بعيد زواجنا |
O sadece çıkıyor ve şarkısını söylüyor, ve insanların etrafına toplanmasını umuyor. | Open Subtitles | أنه في الخارج يغني أغانيه، يأمل أن يأتي الناس. |
Senden yardım umuyor çünkü göreve geri dönmek istemiyor. | Open Subtitles | يأمل أن تساعده لأنه لا يريد العودة للخدمة |
Biliyor musun, bir yanım her ikinizin de doğru şeyi yapacak kadar anlayışlı olacağınızı umuyor. | Open Subtitles | أتعلم, جزءاً مني يأمل أن تحضيا ببعض الحشمة لفعل الصواب |
Güzel bir gizemi ne kadar çok sevsem de içimden küçük bir parça bu adamın neler olup bittiği ile ilgili az da olsa bizi aydınlatmasını umuyor. | Open Subtitles | بقدّر ما أحبّ الألغاز الجيّدة، جُزء صغير منّي يأمل أن يُعطينا بعض الإيضاح حول ما يجري هُنا. |
Daha önce hiç görüntülenmemiş olan bonoboların hayatlarını filme almayı ve belki de geçmişimize de anlık bir bakış yapmayı umuyor. | Open Subtitles | يأمل أن يصوّر مشاهد من حياة البونوبو والتي لم يتمّ تصويرها من قبل وربما يحظى بلمحة عن تاريخنا |
Onun yerine karar vereceğimizi ve her şeyi kendi tarifimize göre uygulayacağımızı umuyor. | Open Subtitles | إنه يأمل أن نقرر هذا له نحن، حتى يأخذ الأمور بشكل قطعي. |
Söylemedi efendim. Yarın gelebileceğinizi umuyor. | Open Subtitles | لم يخبرني يا سيدي لكنه يأمل أن يكون في الغد. |
Galiba herkes sizin ona ulaşabileceğinizi umuyor. | Open Subtitles | أعتقد أن الجميع يأمل أن يحظوا باتصال مباشر |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
Maybourne Teal'c'in değişmesini umuyordu, ve sen de buna izin verecektin. | Open Subtitles | ميابورن كان يأمل أن يتحولك تيلك , وكنت ستتركه |
Ama bir kaç albüm ödünç alabiliriz diye umuyordu. Yani hepsi bu mu? | Open Subtitles | لكنه كان يأمل أن نتمكن من استعارت ألبوما أو اثنين |
Akşam yemeği için gelmeyi umuyordu ama telefonda geç kalacağını söyledi. | Open Subtitles | كان يأمل أن يكون هنا لتناول العشاء ولكنه إتصل ليقول أنه سيتأخر قليلاً |
Şimdi de bir dişinin onun çağrısını duymasını umut etmeli. | Open Subtitles | أما الأن فعليه أن يأمل أن احدى الاناث ستسمع نداءه |
San Francisco'ya gidiyordu. Avustralya'ya bilet bulmayı ümit ediyordu. Avustralya mı? | Open Subtitles | . لقد كان فى طريقة لسان فرانسيسكو . كان يأمل أن يبحر لاستراليا |