19 yıl boyunca, babam benim yanımda sarsılmaz bir inançla durdu, çünkü o, bende hayatımı geri döndürecek ışığa sahip olduğuna inandı. | TED | لمدة 19 عاما، وقف والدي إلى جانبي بإيمان لا يتزعزع، لأنه يؤمن أن لدي المقومات لتغيير مجرى حياتي. |
Taze bir Amerikan vatandaşı olarak Stroman'ın sadece öldürmekle bitmeyecek incitici Amerika'nın ürünü olduğuna inandı. | TED | مواطن أمريكي حديث، أصبح يؤمن أن "سترومان" نتاج لأمريكا القاسية، لا يمكن أن يكون فقط ضحية حقنة قاتلة |
Senatör Sanchez size doğruyu söyledi, çünkü önemsiyordu çünkü hepimizin daha iyi olabileceğine inanıyordu. | Open Subtitles | بل إنها أغبى كلمة نطق بها سياسي على الإطلاق كان السيناتور شانسيز يقول لك الحقيقة المرة لأنه يهتم لأنه يؤمن أن بإمكاننا تقديم الأفضل |
Shaw kıyametin iki gün sonra başlayacağına inanıyordu. | Open Subtitles | شو يؤمن أن نهاية العالم تبدأ بعد يومين |
Yaptıklarına inandığı için değil, ...hayatın, sadece yaptıklarına olanak verdiğine inandığı için. | Open Subtitles | وليس لأنه يؤمن بما يفعل, ولكن لأنه يؤمن أن هذه الأفعال هي ما سمحت له بها الحياة. |
- Ölmeleri gerektiğine gönülden inandığı için. İnsanlar farklıdır ve farklı olan herşey yanlıştır. | Open Subtitles | - لأنه يؤمن أن كل من هو مختلف عنه ، يجب أن يموت . |
Bir insanın kendi toprağıyla olan bağına inanıyor. | Open Subtitles | يؤمن أن المرء مرتبطًا بأرضه. |
Bir insanın kendi toprağıyla olan bağına inanıyor. | Open Subtitles | يؤمن أن المرء مرتبطًا بأرضه. |
John Woods hiçbir şeyin sonsuza kadar yaşamayacağına inanıyordu. | Open Subtitles | (جون وودز) كان يؤمن أن لاشيء مقدرًا له أن يبقى للأبد |