Bu üç kız göz göze gelme sıkıntısı olmadan birbirleriyle konuşuyorlar mesela. | TED | هؤلاء الفتيات الثلاثة يتحدثن مع بعضهن البعض بدون التواصل البصري المزعج. |
Dört kadınla! Dört defa değil! Onlarla konuştuğum için benimle konuşuyorlar. | Open Subtitles | مع أربع نساء, ليس أربع مرات وهنّ يتحدثن معي, لأنني أتحدث معهنّ |
Hazır ol. Jesse, hemşireler konuşuyordu. | Open Subtitles | كوني مستعدة أتعلم جيسي, الممرضات يتحدثن عنك |
Kızlar dışarıda ev sahibinizle konuşuyor. | Open Subtitles | الفتيات في الخارج يتحدثن إلى مالكة العقار |
Konuşmayacaklarına dair söz verirler, ama konuşurlar. | Open Subtitles | سيعدونك بألّا يتحدثوا ولكنهم سوف.. يتحدثن |
Hadi ama Fez, Kızlar seks hakkında konuşmazlar,dostum. | Open Subtitles | هيا ، فيز الفتيات لا يتحدثن عن الجنس يارجل |
Aptal pop gruplarından ve elbiselerden bahsediyorlar ve ben mutlu olduğum halde "Neden bu kadar huysuzsun?" diyorlar. | Open Subtitles | يتحدثن فن فرق البوب السخيفه و الملابس و يقلن أشياء مثل "لماذا أنتِ غاضبه ؟" عندما أكون سعيده |
Sorunları hakkında falan konuşuyorlar. Bir nevi tatil gibi bir şey. | Open Subtitles | , و يتحدثن عن مشكلاتهن انهـا مثل العطله بالنسبة لهن |
Bir kaç kadın oturmuş menopoz ve yemeyi bıraktıkları şeyler hakkında konuşuyorlar. | Open Subtitles | مجرد مجموعة نساء يجلسن و يتحدثن عن سن اليأس و الأمور التي لا يستطيعون تناولها بعد الآن |
Arkadaşlarıyla yatak odasında takılıyorlar sanırım, konuşuyorlar. | Open Subtitles | يبدو أنها كانت تتسكع مع مجموعه من صديقاتها في غرفة النوم ، يتحدثن لا أكثر |
Bu kızlar her şey hakkında konuşuyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الفتيات يتحدثن عن كل شيء |
Çok hızlı konuşuyorlar ama dedikleri doğru. | Open Subtitles | يتحدثن بسرعة لكن مايقلنه حقيقي |
Hepsi, iyi derecede İngilizce konuşuyordu. | Open Subtitles | و كلهن كانوا يتحدثن الانكليزية بطلاقة |
Benim hizmetçilerim de onun hakkında konuşuyordu. | Open Subtitles | إن وصيفاتي يتحدثن عنه. |
Bir masada oturan sekiz dokuz farklı ülkeden kadınlar birbirleriyle konuşuyor ancak söylediklerinden tek kelime bile anlamıyorlardı, çünkü hepsi farklı diller konuşuyorlardı. | TED | كل هؤلاء النساء من ثمان أو تسع دول مختلفة مجتمعات على طاولة واحدة جميعهن يتكلمن مع بعضهن البعض ولا أحد يفهم الآخر لأنهن يتحدثن لغات مختلفة |
Benim normalde çıktığım kızlar, o kadar çok konuşuyor ki bir rüzgar türbini bağlayıp, bir şehrin elektriğini üretebilirsin. | Open Subtitles | لقد خرجت مرة مع فتيات يتحدثن كثيرا جدا يمكنك ان تعلقيهن على طاحونة الرياح ويمكنهم ان يزودوا مدينة هامشير الصغيرة بالطاقة |
Bu eski akbabalar çok hızlı konuşurlar ve söyledikleri tek kelimeyi bile hatırlamazlar. | Open Subtitles | هؤلاء الحقيرات يتحدثن بسرعة ولا يتذكروا أيَّ كلمة مما قالوها |
Bu insanlar hep aralarında konuşurlar. | Open Subtitles | هؤلاء العاملات يتحدثن مع بعضهن |
Genç kızlar konuşmazlar gülerler, yaşarlar anı yaşarlar. | Open Subtitles | الفتيات الصغيرات لا يتحدثن إنهن يبتسمن يعشن حياتهن في هذة اللحظة0 |
Oralı bayanlar erkeklerle konuşmazlar ama Ajan Blye'la konuşabilirlerdi. | Open Subtitles | إنَّ النساء المحليّات لن يتحدثن مع الرجالِ أبداً ولكنّهن سيتحدثن بالفعل مع " العميلةَ بلاي " |
Eminim şimdi de benden öyle bahsediyorlar. | Open Subtitles | أراهن بأنهن يتحدثن عنّي بهذه الطريقة الآن... |
Yabanmersini suyu içiyorlar, Michelle Obama'nın vücut üst kısmı çalışmasından bahsediyorlar. | Open Subtitles | إنّهم يشربون عصير التوت البري يتحدثن عن شكل الجزء العلوي لـ(ميشيل أوباما) |